Size yeni bir şey anlatmayacağım... Ancak bazı bildiklerinizi hatırlatacağım… ‘’BEN SİZE TAARRUZU DEĞİL, ÖLMEYİ EMREDİYORUM!’’ 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü; bugün aynı zamanda Anzac Günü Türk halkı olarak ilkokul yıllarından itibaren başlayarak andığımız bu anlamlı günün hatıralarından bahsedeceğim. Nusret Mayın Gemisi, Seyit Onbaşı, Mehmetçik’in fedakarlığı ve cesareti, Mustafa Kemal’in Anafartalar Kahramanı ve Milli Mücadele’nin Lideri olarak doğuşunun adımları… 1. Dünya Savaşı başlamıştı. Tarafların paylaşamadıkları pek çok şey vardı elbet, ancak bunlardan birisi Osmanlı İmparatorluğu yanı ‘’hasta adam’’ lakaplı Türk topraklarıydı. Ağız sulandıran büyük bir pastaydı Osmanlı… İtilaf devletleri boğazları geçip müttefiki olduğu Rusya’ya yardım göndermek ve İstanbul’u ele geçirerek Osmanlı’yı savaş dışı bırakıp savaşı bir an önce sonlandırmak istiyorlardı. Planlar yapılmıştı ve doğruca uygulanıp başarıya ulaşılamaması için hiçbir neden yoktu. İtilaf Devletleri’nin hesaba katmayı unuttukları bir tek şey dışında ‘’ Büyük Türk’ün akıl almaz direniş gücü’’… 18 Mart 1915 Çanakkale Boğazı’na giren İngiliz ve Fransız gemileri, Türk tabyalarını yoğun bombardımana tutmuştu. Bu sırada Mecidiye Tabyası’nda görev yapan Seyit Ali Çabuk (Seyit Onbaşı) düşman gemilerinin saldırısı sonucu top mermilerinin kaldırıldığı vinç sisteminin bozulduğunu gördü. O an, savaşın en kritik anlarından biriydi; eğer top atışı yapılamazsa düşman gemileri boğazı geçebilirdi. Bunun üzerine Seyit Onbaşı, yaklaşık 275 kg ağırlığındaki top mermisini sırtlayarak kaldırdı ve namluya yerleştirdi. Üçüncü atışıyla Ocean isimli İngiliz zırhlısını vurdu. Bu isabet Ocean’ın kontrolünü kaybederek mayınlara çarpmasına ve batmasına neden oldu. Bu inanılmaz gücün kaynağını soranlara, ‘’o an Allah bana güç verdi’’ demiştir. Daha sonra aynı ağırlıktaki mermiyi tekrar kaldırması istendiğinde başaramamıştır. Elbette savaş anının verdiği adrenalin ve vatan sevgisi fizik kurallarını aşan bir güç doğurmuştur. Düşman, donanma saldırısında başarısızlığa uğraması üzerine karadan zorlama yapmaya koyuldu. Bu gelişmeye istinaden Çanakkale Bölgesi’nde 5.ordu kuruldu. Tanyeri ağarırken Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerine ilk düşman birlikleri çıktı. Arıburnu’na çıkan birlikler, sonradan ‘’Kemalyeri’’ adı verilen yere kadar ilerledi. Düşman çıkarmasını haber alan Mustafa Kemal, Conkbayırı yönünde yürüyen düşmana karşı ordudan emir almayı beklemeden kuvvetlerini harekete geçirdi. Conkbayırı’na geldiğinde cephaneleri bittiği için çekilen ve düşman tarafından da kovalanan bir bölüğe rastladı. Devamını Mustafa Kemal anlatıyor: -Niçin kaçıyorsunuz? -Efendim düşman… -Nerede düşman? -işte… diye 261 rakamlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten de düşmanın bir avcı hattı, 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, serbestçe ilerliyordu. Düşman bana askerlerimden daha yakın. Düşman bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman, bir mantıkla mıdır, yoksa bir içgüdü ile mi, bilmiyorum, kaçan erlere: -Düşmandan kaçılmaz dedim. -Cephanemiz kalmadı, dediler. -Cephanemiz yoksa süngümüz var, dedim. Ve bağırarak, -Süngü tak, dedim. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerleyen piyade alayı ile Cebel Bataryası’nın erlerini marş marşla benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Erler yatınca, düşman da yattı. Kazandığımız an, bu andır. Mustafa Kemal’in emriyle kaçmakta olan Türk askeri mevzi alınca karşı tarafta mevzi alarak duraklamıştır. O duraklama sayesinde 57. Alay Öncü Bölüğü Conbayırı’na yerleşmiştir. Yarbay Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay’a şu emri verir: ‘’ Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir’’ işte, Çanakkale Savaşı’nın seyri böyle değişmiştir. Mustafa Kemal’in bu savaşta gösterdiği askeri dehası ileride yaşanacak olan Kurtuluş Savaşı’nda onu öne çıkaracaktır. Mustafa Kemal, artık ‘’Anafartalar Kahramanı’’ olarak anılacaktır…