Yazımda kullandığım ifadeleri sokak ağzı bulan, “çakal” ifadesinin suç teşkil ettiğini söyleyen birileri çıkageldi. Evet bir daha özetleyelim bu hain saldırı Seferihisar’ın huzuruna kast edenlerin varlığını apaçık ortaya koydu. Bu olay, sadece bir yanlış anlaşılma ya da münferit bir suç değil; derininde, bu güzel kasabayı kendilerine yuva yapmaya çalışan karanlık güçlerin, çetelerin ve suç örgütlerinin izlerini taşıyor. Bu noktada sorulması gereken önemli bir soru var: Bu yapılanmalara ne demeliyiz? Onları tarif ederken kullanacağımız sözcükler ne kadar keskin olmalı? “Çakala çakal demek” doğru mu? Yoksa bu, sokak ağzı ve daha suç mu? Benim duruşum net: Çakala çakal denir. Seferihisar’ı tahakküm altına almaya çalışan, milletin huzurunu bozan, polise saldırmaya cüret eden üç beş çeteciye başka ne diyeceğiz? Bu mesele, nezaketle ya da yumuşak ifadelerle geçiştirilemeyecek kadar ciddi. Burada bir şehidimiz var. Vatanın gencecik bir evladı, bir baba, bir eş… Bu kaybın acısını yaşarken, bu çeteler ve onları savunanlarla mücadelede kelimeleri ölçüp biçmeyeceğim. Çakala çakal diyeceğim; sırtlana sırtlan, soysuza soysuz, namussuza namussuz diyeceğim! Çünkü bunlar, onların kim olduklarını tarif eden en doğru ifadelerdir. Seferihisar halkı, huzurunu ve güvenliğini, bu çetelerin insafına bırakmayacak. Bu çetelerin köklerini kurutana kadar en yüksek sesle konuşmaya, kalemimizi bu mücadele için kullanmaya devam edeceğiz. Dün söylediğim gibi yıllar önce, merhum üstadımız Mustafa Karabulut, Seferihisar’ın bu tür karanlık yapılara karşı önlem alması gerektiğini yazmıştı. O zamanlar belki görmezden gelindi. Ama bugün, o ileri görüşlü uyarıların ne kadar haklı olduğunu acı tecrübelerle öğreniyoruz. Aynı senaryonun yaşanmasına bir daha göz yummayacağım. Şimdi, Seferihisar adına net bir duruş sergileme vaktidir. Güzel kasabamızı, bu çirkin yapıların hüküm süreceği bir yer yapmayacağız. Burada barınamayacaklar. Gücünü hukuktan, adaletten alan bir toplum olarak; bu karanlık yapılara karşı birlik içinde, el ele mücadele edeceğiz. Biz, Seferihisar halkı, vatanımızın evlatlarını çakal sürülerine yem etmeyeceğiz. “Bu dil kadın gazeteciye yakışır mı?” Kullandığım kelimeler, kimilerine fazla sert, hatta sokak ağzı gibi gelebilir. Hele ki bir kadın gazeteciden beklenmeyen bir üslup olarak görülebilir. Orada bir durun ne üslubu, ne konuşmayı, ne hukuku ve hele mesleğimi sizden öğrenecek değilim! Diyelim ki sözlerim argo, sokak ağzı… Peki, Seferihisar’da huzuru bozmaya çalışan bu karanlık yapıların yaptığı nedir? Onların Seferihisar’da yarattığı korkuyu, kaosu nasıl tarif etmeliyiz? Şehit ailesinin gözyaşlarını, eşinin nefessiz çığlıklarını tarif edecek kelimeleriniz var mı? Çakal dediğimizde rahatsız oluyorsanız, belki de gerçek sorunu görmüyorsunuz. Buradan açıkça söylüyorum: Bu dil, bu mücadeleye yakışıyor. Çünkü bu, bir duruşun ifadesidir. Huzurumuzu bozmaya çalışanlara sessiz kalmayacağız. Eğer bu sözlerim, suçluları ya da onların savunucularını rahatsız ediyorsa, bu onların sorunu. Bizim sesimiz, bu çetelerin kökü kazınana kadar daha da yükselecek. Son söz Seferihisar’ı karanlık güçlere teslim etmeyeceğiz. Bu güzel kasabayı korumak için üzerimize düşeni yapacağız. Bu süreçte, kelimelerimizle, yazılarımızla, duruşumuzla Seferihisar’ın sesini duyurmaya devam edeceğiz. Eğer biri çakala çakal dememizden rahatsız oluyorsa, onlara hatırlatmak isterim: Biz sadece çakala çakal demiyoruz; sırtlana sırtlan, soysuza soysuz, namussuza namussuz diyoruz. Huzurlu bir Seferihisar için mücadele eden tüm kahramanlarımızın yanındayız. Ve unutmayın, Seferihisar’ı sindiremeyeceksiniz. Çünkü Seferihisar, sizi silecek!