Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlik yıllarında başlattığı fikir mücadelesi, bugün hala yolumuzu aydınlatıyor.Atatürk’ün gazetecilere verdiği önemin temellerinden biri, Kurtuluş Savaşı döneminde gazetelerin oynadığı etkili roldür. İşgaller karşısında ulusal bir direnç yaratmada, halkın örgütlenmesinde ve birlik oluşturulmasında gazetelerin gücünü fark etmiş, bu nedenle cumhuriyetin kurulmasından sonra basının ülke menfaatleri doğrultusunda özgürce çalışabilmesini sağlamaya yönelik adımlar atmıştır.Gazetecilerle Kurduğu Güçlü İlişkiAtatürk, halkla doğru iletişimi kurabilmek ve devrimlerini anlatabilmek için gazetecilerle sürekli bir diyalog içinde olmuştur. Dönemin önde gelen gazetecileriyle sık sık görüşür, fikir alışverişinde bulunur ve ülkenin geleceğine yönelik düşüncelerini açıklardı. Bu görüşmeler sırasında gazetecilerle sohbet eden, onların sorularını yanıtlayan Atatürk, halkın cumhuriyet ideallerini anlamasını sağlamak için basının rolünü sık sık kullanmıştır.Atatürk, "Minber”, "İrade-i Milliye” ve "Hakimiyet-i Milliye” olmak üzere üç gazete çıkarmıştır. Yaptıklarını ve yapacaklarını halka duyurarak kamuoyu oluşturmak isteyen paşa, özellikle dönemin önde gelen gazetecileri Falih Rıfkı Atay, Yunus Nadi Abalıoğlu, Ahmet Emin Yalman gibi isimlerle yakın ilişkiler kurmuş, devrimlerini bu kişiler aracılığıyla da halka duyurmuştur. Bu gazeteciler, Atatürk’ün devrimlerinin kamuoyunda kabul görmesini sağlamak amacıyla yazılar yazarak ve toplantılara katılarak aktif bir şekilde çalışmışlardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu hamleleri; zaman zaman liderlik özelliğiyle birlikte tek başına hareket etmek değil, onun güvendiği ve sıkı dostluk kurduğu kişilerin de olduğunu bize göstermektedir.Basın Özgürlüğüne ve Dürüst Haberciliğe VurgusuAtatürk, basının özgürlüğünü sonuna kadar savunmuş, gazetecilerin bağımsız olmaları gerektiğine inanmıştır. Ona göre, basın halkı doğru bilgilendirmek ve hükümetin yanlışlarını eleştirebilmek için özgür olmalıydı. Çünkü basın Atatürk’ün devrimlerini, hedeflerini halkla anlatan en doğru mecra olmalı ve halkı yanılgıya sokmadan tüm şeffaflığıyla ortaya koymalıydı. Bundan dolayıdır ki; Milli mücadelemizin, topyekün savaşa dönüşmesinin temeli basındır… Atatürk, bu anlayışla hareket ederek, cumhuriyetin ilk yıllarında basının sansürlenmemesi için adımlar atmış, gazetelerin bağımsız bir şekilde görev yapmalarını istemiştir.Gazi Atatürk, basın özgürlüğünün kötüye kullanılmaması gerektiğini de ifade etmiştir. O, basının tarafsız ve doğru bir biçimde hareket etmesinin, devletin ve toplumun çıkarlarına zarar vermeden halkın yararına hizmet etmesinin önemine dikkat çekmiştir. Bu bağlamda, eleştirilere açık olmasına rağmen yalan haber veya provokatif yayınlar konusunda ise dikkatli davranmıştır. Basının, halkı yanlış bilgilendirmeden sorumlu olduğunu düşünerek dürüst haberciliğin altını çizmiştir.Atatürk’ün Gazetecilerle Diyaloğunun Cumhuriyetin Gelişimine EtkisiAtatürk’ün gazetecilerle kurduğu diyalog, cumhuriyetin ilk yıllarındaki toplumsal gelişmelere doğrudan etki etmiştir. Devrimlerin anlatılması, inkılapların halka benimsetilmesi ve Türkiye’nin çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma hedefi doğrultusunda gazetecilere büyük görevler düşmüştür. Atatürk, gazetecileri sadece bilgi aktaran kişiler olarak görmemiş, aynı zamanda birer toplumsal önder olarak kabul etmiştir.Atatürk, gazetecilere çok büyük saygı ve güven duyuyordu. Atatürk, 1 Mart 1922’de TBMM’yi açarken yapmış olduğu konuşmada şöyle demiştir: "Basın milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve doğru yolu göstermede, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, özetle bir milletin saadet hedefi olan müşterek istikamette yürümesini teminde basın, başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.” Gazi, basının Türkiye’nin modernleşme sürecine katkıda bulunmasını istemiş ve toplumun aydınlatılmasında gazetecilere büyük bir rol biçmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında basın, Atatürk devrimlerinin anlatılmasında ve halkın aydınlanmasında önemli bir araç olmuştur. Basın ve gazetecilerin kamu yararına yönelik çabaları, toplumsal değişimin ve demokratik kültürün inşasında büyük rol oynamıştır.Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gazetecilik mesleğine ve basına olan yaklaşımı, günümüz için de ders niteliğindedir. Harp Okulu’nda başlayan yazı yazma ve milleti bilinçlendirme serüveni gazete çıkarmaya kadar gitmiş ve cumhuriyet yıllarına kadar uzanmıştır. Atamız, çıktığı bu yolda kah hapis yatmıştır, kah sürgün edilmiştir. Ancak onu ayakta tutan yegane olgu Türk milletine olan inancının hiç bitmemesiydi.Şimdi bizler de aynı kararlılık ve inançla, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden giderek yazıyoruz; yazmaya, gerçekleri anlatmaya ve ülkemizin aydınlık geleceği için kalemimizi bir rehber olarak kullanmaya devam edeceğiz.