Siz bir cami imamının veya kilise papazının siyaset yaptığını gördünüz mü ? Eğer cevabınız gördüm ise vay halimize. Durum böyle ise zaten büyük bir yanlış vardır orada. Siyaset yapıyorlarsa cemaatlerinin içinde farklı görüşteki insanların tepkisi ile karşılaşır, cemaatlerine ihanet etmiş ve eşitlik ilkesinden uzaklaşmış dinin birleştirici gücünden bihaber olduklarını göstermiş olurlar. Bu insanların öncelikli işi, temsil ettikleri dini duyurmak, anlatmak ve insanlığı ibadet içine çekmektir. Siyaset yapacaklarsa görevlerinden ayrılır bir siyasi partiye üye olur orada siyasetlerini yaparlar. Bir camiayı temsil ediyor gibi görünüp dini veya mezhebi kalkan yaparak bu işi yapanlar anayasanın laiklik ilkesini çiğnemekle kalmayıp, onların peşinden giden inançlı insanların vicdanlarını da yaralamış olurlar. Hele ki ülkemizde yaşayan Alevilerin yıllarca laiklik ilkesinin savunucusu ve garantörü olduğunu hatırlatmak isterim. Siyasete kurban edilemeyecek kadar Türk ve İslam kültüründen gelen bu inanış kimsenin tekelinde olmamalıdır. Siyaset; eğitime, hukuka, sağlığa bulaştırılmamalıdır. Bunun kötü örneklerinin sonucunu kısa bir süre önce ülkemizde gördük ve yaşadık. Dernek, camia, cemiyet, platform, mezhep gibi insanların bir arada faaliyet gösterdikleri yerlerde istedikleri gibi at koşturup pazarlık yapabileceğini zannedenlere minik bir uyarı olsun. Tolstoy der ki: “Diliyle insanları kıranları, ibadetleri temizlemez”