05 Şubat 2025, Çarşamba Yeni Haber
Haber Girişi : 13.10.2020

Seferihisar’da bir gün...

Bu farkındalıkla kalemi, kağıdı eline alan bir okuyucumuzun Seferihisar ile ilgili yazmış olduğu yazıyı keyifle okumanız dileğiyle…

Seferihisarda Bir Gün…

Sezai Karakoç’un bir cümlesiyle başlamak istiyorum Seferihisar’ı anlatmaya, "Taşların kalp atışlarını duyanlar yalnız onlar okur benim söylediklerimi”.
Tam da böyle işte…
Seferihisarın nefes aldığını hissedenler yalnız onlar okur, onlar anlar benim yazdıklarımı.

Güzel şeyler her zaman hiç beklemediğimiz anlarda çıkar karşımıza. Aylardan Eylül günlerden bir gündü… Plan yaptık, ertesi gün için rotamız Seferihisar. İzmir’de yaşamama rağmen daha önce gidip görme fırsatım olmamıştı, gördüğüm bir kaç fotoğraf ve Fîhi Ma Fih’in dinlenmek için seçtiği yerden fazlası değildi 8 Eylül’e kadar benim için. Şimdilerde ise orda bir köy var uzakta o köy benim köyümmüş olan bir yerden söz ediyorum. Planladığımız gibi 8 Eylül sabahı buluşup rotamızı Seferihisar’a çevirdik. Yaşadığım yerle arasında 1 saat 15 dakika (94 km) gibi bir zaman dilimi var. Keyifli bir yol olacağı Eylül güzelliğinden sinyallerini vermişti. Eşlik edeceğimiz şarkılarla yola koyulduk.

Kahvaltı yapmadan çıkmıştık evden ve biraz atıştırmalık molası verip salaş bir mekanın önünde durduk. Çiçekleriyle görsel şölen oluşturan bu güzel mekanın sahibi çocuklarını bekleyen bir baba edasıyla "bir çay demledim ki tazecik hadi oturun nefes alın” diye karşıladı bizi. Bir yandan bizimle muhabbet ederken bir yandan da çiçeklerine gün suyunu veriyordu. Seferihisar bizi karşılıyordu böylelikle. Daha önce bir çok keyifli yollardan geçmiştim bu rota üzerinde ki yolculuğumuz keyifli geçmesinin yanı sıra oldukça etkili bir hal almıştı. Kocaman rüzgar gülleri selamlıyordu bizi yolumuza devam ederken. Sağımız solumuz önümüz yeşilin her tonuna yer vermişti. Kendimi bulabileceğim en güzel yerdeydim. Seferihisarın bir çok gezilip görülecek yerleri varmış Fihi Ma Fih’in bizim için seçtiği yer Sığacık’tı. Sığacık adı gibi insanın sığınabileceği bir limandı adeta. Şimdi anlıyordum Fihi Ma Fih’in neden dinlenmek için Seferihisarı tercih ettiğini. Seferihisarın o dingin denizini görebileceğimiz bir çay bahçesine oturduk; bize eşlik eden davetsiz misafirlerimiz oranın yerlilerinden birkaç kedi oldu. Çayı kahvesi manzarası enfes kokularıyla dolu dolu saatler geçiyorduk. Herhangi bir mekanda her türlü güzelliğiyle dinlenebilme huzur dolma şansını elde edebiliyorsunuz bu da özelliklerinden yalnızca bir tanesiydi elbette. Sakin ve sessizliğiyle meşhur olan bu yer aslında konuşmak isteyenle tarihinin doluluğuyla, begonvil dolu yollarıyla her yolunun maviye yeşile bir hikayeye çıkışıyla, kalbi güzel, hoşsohbet dolu iyi insanlarıyla, kedilerinin yoldaşlığıyla bir yuva olup kucaklayıp dostane cevaplayabiliyor insanı. Burayı görmeden önce burası için iki basit cümleyle söz ederken, gelip gördükten sonra sayfalarca yazıp anlatmaya çalışsamda anlatamayacağım bir yer, kalbinin ruhunun var olduğu bir yuva olduğunu anlamıştım. Dar zamanda kısa paslaşmalı bir ziyaretti.

Bu veda, vedaların ilki asla sonu değildi. Seferihisar’la vedalaşırken mottomuz bittiği için üzülme yaşadığın için sevin oldu Fihi Ma Fih’le ve 8 Eylül bir miladı başlatmış oldu bizim için. Her 8 Eylül de seninle olduk. Ben bir kalbi olan Seferihisarı Çok sevdim. Herkeste bir etki bıraktığını biliyorum ama bir Eylül bir Seferihisar ve Bir Fihi Ma Fih’le bende ki etkin bambaşka. Sen "Seferihisar’sın”

Mehtap Aras

Yorum