22 Aralık 2024, Pazar Yeni Haber
Haber Girişi : 12.08.2024

Sosyal Medya’nın negatif toplumsal etkileri

Instagram platformunun yasaklanmasıyla beraber kamuoyunda bu platformların faydaları ve zararları tekrar tartışılmaya başlandı.

Instagram platformunun yasaklanmasıyla beraber kamuoyunda bu platformların faydaları ve zararları tekrar tartışılmaya başlandı. Bir kısım insan özellikle ticari faaliyetlerini bu platform üzerinden yürüttüğünden, oldukça tepkiliydi. Ancak başka bir grup da, ‘instagram detoxu’ yapıyor olmaktan memnun görünüyordu. Sosyal medya artık en önemli kitle iletişim aracı haline geldi ve keyfi uygulamaların zararları olsa da, aslında farkında olmadığımız bir çok olumsuz etki de mevcut.

Geleneksel medya araçlarının (basın ve televizyon gibi) kitlelerin düşüncelerini şekillendirmedeki rolü uzun süredir tartışılıyor. Ancak, yeni dijital medya ve sosyal ağların artan kullanımı, bu tartışmayı farklı bir boyuta taşıdı. Bu yeni medya kanalları, kullanıcı odaklı ve açık kaynaklı olup, iletişimde zaman ve mekan sınırlarını ortadan kaldırarak büyük değişimlere yol açtı. Bu sayede her birey, fikirlerini anında milyonlarca insanla paylaşabiliyor. Sonuç olarak, medyanın kapsamı ve sosyo-ekonomik etkileri de değişti.

Son yıllarda sosyal medyanın etkisi, özellikle Arap Baharı gibi olaylarda, demokratik değerleri artırma ve sivil katılımı yükseltme açısından olumlu görülse de, zamanla sosyal medyanın demokrasiyi zayıflatabileceği ve toplumlarda kutuplaşmaya yol açabileceği endişesi yaygınlaştı.

Bu endişe, internetin insanların kendi görüşlerini destekleyen argümanlarla daha kolay karşılaşmasını ve karşıt görüşleri dışlamasını sağlayarak kutuplaşmayı artırdığı düşüncesine dayanıyor. Ayrıca, sosyal medya platformlarının algoritmaları, kişilerin ilgilendiği fikirleri güçlendiriyor ve bu da insanları daha aşırı görüşlere yöneltebiliyor. Bu durum, benzer düşüncelere sahip insanların bir araya gelerek daha radikal düşünceler geliştirmesine yol açan “grup kutuplaşması” olarak adlandırılıyor.

Sosyal medya ile ilgili bir diğer sorun, “yalan haber” olarak bilinen yanlış bilgi ve dezenformasyonun hızla yayılmasına olanak tanımasıdır. Geleneksel medyada yanlış bilginin kullanımının uzun bir geçmişi olmasına rağmen, yeni teknolojiler, uydurulmuş veya çarpıtılmış haberleri çok geniş kitlelere hızla yayabiliyor. Yeni sosyal medyada bireylerin paylaştığı haberler, klasik medyada olduğu gibi denetimden geçmediği için, sahte bile olsa ilginç bulunan haberler birçok kişi tarafından okunabiliyor. Bu durum, kutuplaşmayı artırıyor, kamuoyundaki diyaloğu zedeliyor ve insanları daha aşırı görüşlere yöneltiyor.

Dijital medya iş modelleri, reklam tıklama gelirlerini maksimize etmek için spekülatif bilgileri teşvik ediyor. Araştırmalar, insanların bir kez yalan habere maruz kaldıklarında, onları gerçeklerle ikna etmenin zor olduğunu gösteriyor. Ayrıca, sosyal medya platformları ve arama motorları, algoritmik yanlılıklarla doğrulanmamış bilgileri öne çıkararak popülerliği meşruiyetle karıştırabiliyor. İnternet ve sosyal medya platformlarının, hükümetlerin kamuoyunu şekillendirmedeki rolü de giderek önem kazanıyor. Birçok hükümet, sosyal medyada kamuoyunu etkilemek amacıyla bot ve troller kullanıyor. Bu durum, sosyal medyada gerçek olmayan hesaplar üzerinden benzer mesajlarla algı yönetimi yapılmasına yol açabiliyor.

Algının gerçeklerden daha önemli olduğu gerçeği, Steve Tesich’in “post-truth” (gerçek ötesi) kavramıyla açıklanmıştır. Bu kavramın son örneklerinden biri,  ABD başkanlık seçimlerinde görülmüştür. Politifact vakfının bir çalışmasına göre, başkan adaylarının açıklamalarının %70’i doğru olmasa da, bu manipülatif söylemler onlara desteği artırmıştır. Dijital sosyal medya platformlarının bazı özellikleri, nefret söylemi, dışlama ve hoşgörüsüzlüğü artırarak toplumlar içinde kutuplaşmayı daha da körükleyebilir. Sosyal medyada karşılaştığımız bilgilerin mutlaka gerçek olduğu algısına kapılmamalı ve gerçek bilgiye ulaşmak için bilgileri bir çok kaynaktan doğrulamaya çalışırsak bu negatif etkileri azaltmamız mümkün olur.

Yorum