Uzun zamandır çok tükettiğimiz ürünlerin maliyetlerini soruyor, hesap yapıyorum. Aldığımız ürünün fiyatını biliyoruz ancak maliyetini birçoğumuz bilmiyor benim gibi. Mâlum devletin açıkladığı fiyatlarla çarşıdaki fiyatlar arasında da uçurum var. Mesela ortalama bir bardak çayın maliyeti 6 TL,yaz aylarında tükettiğimiz limonatanın bardak maliyeti 11 TL.Bir top dondurmanın maliyeti 9 TL.Bu maliyetler bölge, mekan ve markaya göre yüzde 20 değişiklik gösteriyor.Doların çok uzun zamandır aynı fiyatlarda seyrediyor olmasına rağmen nasıl oluyor da gıda ve tüketim ürünleri yüzde 97,2 artabiliyor? Bunun cevabı oldukça açık aslında. Pahalılığı bahane eden esnafın aç gözlülüğü. Ev sahipleri devletin açıkladığı artışı beğenmeyip kiracılarını sürekli taciz ediyorlar. Eskiden evden çık Almanya’dan oğlum gelecek, o oturacak masalı şimdilerde evi satmaya karar verdik alacak olan kişi kendi oturacak diyerek olur da kiracıyı ikna ederse ve evden çıkarırsa beş katı fiyata yeni kiracıya verme hikâyesine dönüştü. Neresinden bakarsanız bakın toplumda hiçbir konuda ahlâkî değer kalmadı. Gemisini yürüten kaptan nasıl olsa değil mi?Hani komşusu açken tok yatan bizden değildi?Genelde vaktimi Belediyenin yakınında arkadaşımın kafesinde geçiriyorum, pazara da çok yakın olduğu için evinin ihtiyaçlarını karşılamaya gelen vatandaşlarla sohbet etme şansım oluyor ve sürekli şu cümleyi duyuyorum ‘çok pahalıydı alamadım!’ Çocukluğumuzda öğretmenlerimiz bize Türkiye’nin tahıl ambarları, depoları ağzına kadar dolu,tüm dünya bize sırtını dönse yıllarca kendi kendimize yeteriz bilgisini verirlerdi ve biz ülkemizle gurur duyardık. 40 yılda ne var ne yok tükettik. Üç tarafı denizlerle çevirili ülkemiz balık ihraç edilen ülkeler arasında ilk onda değil. Ayrıca en az balık tüketilen ülkeler arasında. Son yirmi yılda tarım alanları yüzde 12 azaldı. Ambarları dolu Türkiye’den tarım yapılmayan ülkeye doğru yol alıyoruz. Kırsal nüfusun azalmasıyla sisteme kayıtlı çiftçi sayısındaki düşüş gün geçtikçe artıyor. Üretim yoksa hiçsin. Her şeyi pahalıya almak zorundasın. Üretemezsen Avrupa’da 10 bin euroya binilen araçlara ülkemizde 2 milyon TL’ye anca binersin. Hadi biz yine de Seferihisar’ı konuşalım. Mesela çevre ilçeler içinde ilçemizin neden en pahalı ilçe olduğunu, yatırımcının gelip fiyatları duyunca arkasına bakmadan neden kaçtığını konuşalım. Neden ucuz balık yiyemediğimizi, esnaf lokantasında üç kişi yemek yiyip 1000 TL hesap ödediğimizi konuşalım. Kiraların iki yılda 2500-3000 TL den nasıl oldu da 25-30 bin TL ye çıktığını konuşalım. Sığacık mahallemizde oda kahvaltıya 7 bin TL isteyebilmenin mantığını konuşalım. Dört arkadaşın eğlence mekanlarında ödediği 15 bin TL hesapları konuşalım. Market, lokanta, restoran, pazaryeri gibi yerleri Ticaret Bakanlığı yetkilileri denetliyor. Ben daha hiç görmedim ama kanun öyle diyor. Bir de "Alo 174 Gıda Hattı”diye bir şey var,orayı ararsanız sözde gelip inceliyorlar. Sonuca varmış bir şikayeti de gören yok henüz. Haksız fiyat değerlendirme kurulu diye bir şey de var ama onunda ne iş yaptığını, nasıl işlediğini bilen yok. Böyle giderse turizm de yıllar önce yıldızı parlamış dünyanın tanıdığı ilçelerden,insanların arkalarına bakmadan kaçtığı ilçeler olma yolunda ilerliyoruz. Benden söylemesi..!