Kadına karşı şiddet, kadın cinayetleri, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme.. Türkiye’nin gündeminden düşmeyen meselelerin başında kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği geliyor. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kadınların verdiği mücadeleye rağmen bir ileri iki geri gidilmesinin sonucu ise binlerce kadının öldürülmesi, gündelik hayatta eşitliğin sağlanamaması oluyor. Yeni Haber olarak 25 Kasım Dünya Kadına Karşı Şiddet ile Mücadele Günü kapsamında Seferihisar’da Çatlak adlı oyun ile bir kadın hikayesini anlatacak olan oyuncu Duygu Şahlar ile buluştuk.Duygu biraz bize kendinden bahseder misin? Tiyatro ile ilişkin nasıl başladı? Neler yaptın bu zamana kadar?Aslında öğretmenim. Ama üniversite yıllarından beri sahnelerdeyim. Çocuklara, kadınlara hikayeler anlatıyorum. Hikayelerin, insanların deneyimlerini aktarma ve toplumsallığı oluşturma konusunda önemli bir rol oluşturduğunu düşündüğüm için bu yöntemi seçtim. Deneyimler bildiklerimiz olur. Bildiklerimiz sadece kendimize kalırsa döngüsü eksik kalır. Bu sebeple bildiğimle kalmak yerine bildiğimi çoğaltmak üzere anlatıyorum. Oyunda da söylediğim gibi, "ben artık istesem de susamam”.Çatlak bir Tiyatro Sardunya oyunu. Yalnızca kadınlardan kurulmuş bir ekipsiniz. Kuruluş süreciniz nasıl oldu?Çatlak oyunu, kadınların hikayesinin dilden dile anlatılması için bizleri bir araya getirdi. Belki ekip diyemeyiz ama roman uyarlaması olan bu oyunun etrafında, zaman zaman yazarın da dahil olduğu bir biçimde kadınlar olarak bir araya gelmiş olduk. Şu anda da çok çeşitli kişilerle bu oyunu geliştirmeye devam ediyoruz. Belki yeni oyunlarda başka başka kişilerle de ortak çalışmalar yapmaya hazırız. Oyun, Ayten Kaya Görgün kitabi olan Çatlak Kızlar Sağlam Kapida’dan uyarlandi. Bir kadın hikayesi. Neden bu hikayeyi seçtiniz oyunlaştırmak için?Roman ile yolum tesadüf eseri, bir kütüphane rafında kesişti. Okuduğum anda beni ve sürekli beraber düşündüğüm kadın arkadaşlarımı çok etkiledi. Kitabın yazarı Ayten Kaya Görgün, bu hikayenin kadınlar için ortaklaştırıcı bir hikaye olduğunu ifade etmişti. Dolayısıyla bu hikayenin kadınlarla buluşması ve kadınların kendi hikayelerini anlatması için cesaretlendirici bir üretim olmasını çok önemsiyordu. Bu çizgi, benim için de çok önemliydi. Kesişen niyetler bizi bu oyunun ‘oyun sonu söyleşilerinde’ buluşturdu. Seferihisar’da 25 Kasım Dünya kadına Karşı şiddet ile mücadele günü kapsamında oynuyorsun. Şu an kadına karşı şiddet ile ilgili neler söylemek istersin. Özellikle Türkiye’nin İstanbul sözleşmesi’nden çekilme kararının ardından?Biz kadınlar, Türkiye’de ve dünyada emek sömürüsüne, her türlü şiddete, tacize maruz bırakılıyoruz. Her gün bunları yaşıyoruz ve her yerden de böyle haberler duyuyoruz. İktidar buna kulaklarını kapatıyor. Önleyici ve koruyucu bir şey yapmadığı gibi, yargılama sürecine dair de erkek egemen bir tavır alarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekiliyor. Böylelikle kadın düşmanı bir pozisyon almış oluyor. Biz kadınlar bunu kabul etmiyoruz, sahnelerde, sokaklarda aslında hayatın bütün alanlarında kadınların sesini duyuruyoruz.25 Kasım günü kadınların, erkek egemenlikle mücadelesi açısından sembol bir gün. Elbette bu mücadele yılın her gününe, hayatın her alanına yayıldıkça başarılı olacak. Bu oyunu da kadınların özgürleşme mücadelesinin küçük bir çabası olarak görüyorum ve onun için de yalnızca 25 Kasım, 8 Mart gibi sembolleşmiş tarihlerde değil, her daim, çeşitli yerlerde oynamaya, kadınların sesini duyurmaya, hikayelerini görünür kılmaya çalışıyorum. Eklemek istediğin başka bir şey var mı?23 Kasım Salı günü Ürkmez Sanat Sahnesi’nde oynayacağım ‘Çatlak’ oyununda, Meral’in hikayesini anlatıyorum. Meral’in hikayesinde ister kadın ister erkek, mutlaka kendi yaşamınızdan bir şey bulacaksınız. Oyun sonrası yapacağımız söyleşide de hep birlikte konuşacağız. Herkesi bekliyorum.