23 Aralık 2024, Pazartesi Yeni Haber
Haber Girişi : 23.12.2024

Kubilay

Menemen Kubilay Olayları ve Asteğmen Kubilay'ın aziz hatırası üzerine

Ekim 1929’da İzmir Gaziemir’e atandı. Eşi de kendisi gibi öğretmen olan Vedide Hanım ise Ayvalık’a atandı. Vedide Hanım, 1 yaşındaki çocukları Vedat ile Ayvalık’a gitti.

Kubilay, yeni görev yeri olan Gaziemir’de vatani görevine başladı. Öğretmen olarak atandığı yerde acemilik dönemini tamamladı. İstanbul Harbiye Mektebi’ne dağıtımı yapılan Kubilay, askerliğini tamamlaması için Menemen’deki 43. Alay’a yedek subay olarak atandı. Kubilay, burada askerliğiyle birlikte öğretmenlik vazifesini de yerine getiriyordu. Menemen’deki Zafer Mektebi’nde öğretmenliğine devam etti.

Kubilay tez canlı ve sinirliydi, ancak kavgacı değildi. Kitap okumayı ve özellikle futbol oynamayı çok severdi. Öğretmenlik ve askerlik dışında vakit buldukça Menemen Türk Ocağı’ndaki spor faaliyetlerine katılırdı. Burada futbol oynar, Menemenli çocuklara antrenman yaptırırdı.

Tarih: 23 Aralık 1930

Derviş Mehmet, Menemen’de ilk kez görüldü. Derviş Mehmet ve yanındaki birkaç kişi halkı korku yoluyla camiye toplamaya çalışıyordu. Cumhuriyet devrimlerinin kafirlik adetleri olduğunu, bu durum karşısında Allah emriyle mehdilik görevini yerine getirdiğini söylüyordu. 70 bin kişilik ordunun Ankara’yı ele geçirdiğini ve halifeliği geri getirdiğini söyleyen Derviş, Menemen’e geliş amaçlarının din devletini tekrar kurmak olduğunu ve Ankara’yı ele geçiren 70 bin kişilik ordunun Menemen çevresini kuşattığını iddia ediyordu.

Derviş’in yanında yeşil bayrak taşıyan bir genç vardı. Camide toplanan kalabalığa "Bize katılın!" diye bağırıyordu.

Caminin ardından Menemen çarşısına inen Derviş, etrafına neredeyse 100 kişi toplamıştı. Menemenli Ramiz, Derviş’e ve kalabalığa rehberlik ediyor, Menemen sokaklarını gezdiriyordu. Yolda karşılaştıkları insanlara “Müslüman mısın? Mehdi’ye inanır mısın?” gibi sorular soruyor, gördükleri herkesi meydana çağırıyorlardı. Kendilerine katılmayanların kılıçtan geçirileceğini, ortada kimseyi koruyacak bir hükümetin kalmadığını söylüyorlardı. Arkalarında 70 bin kişilik ordunun olduğunu, bu ordunun mehdinin huzurunda hareket edeceğini iddia ediyorlardı.

Derviş Mehmet, belediye meydanına doğru ilerlemeye başladı. Buraya çağrısına kulak verilip verilmediğini görmek için gelmişti.

O esnada çok uzakta olmayan bir tepede Kubilay, terhis günü için gün sayıyordu. Kubilay, komuta ettiği 3. tabur askerleriyle birlikte talim yapıyordu. Kubilay’a telefon geldi. Arayan, 43. Alay Komutanı Fahri Bey’di. Menemen Meydanı’nda bir grup mültecinin eylem yaptığını, kendisini mehdi olarak ilan eden bir delinin sabah namazından sonra camiden çıkan insanları çevresinde topladığını söylüyordu. Alay Komutanı Fahri Bey, son sözlerinde Kubilay’a bu isyanı bastırmasını emretti.

Sinirden ve öfkeden silahını yanına almayı unutan Kubilay, talim yapan askerlere derhal “Peşime takılın!” emri verdi. Askerler ve Kubilay meydana doğru yola çıktı. Öfkeli Kubilay, yanındaki askerlerin silahlarını değiştirmeyi unutmuştu. Askerler ise korkudan bir şey diyemiyorlardı. Hepsinin tüfeğinde kuru sıkı manevra mermileri ve fişekler vardı.

Genç Cumhuriyet’in askerleri tecrübesizdi. Başından itibaren Merkez Jandarma Komutanlığı ile hükümet arasında, Jandarma Komutanlığı ile Alay Komutanlığı arasında sağlıklı bir iletişim kurulamıyordu. İlk çağrı, Jandarma Komutanlığı tarafından 43. Alay’a yapılmıştı. Komutanlığın yaptığı çağrıda olay ve istenilen askerlerin niteliğine yönelik bilgi verilmemişti.

26 askerle kışladan çıkan Kubilay, Jandarma Komutanı’nın emrine girmek üzere Hükümet Konağı’nın arkasına gelecekti, ancak emre uymayıp meydana doğru ilerledi.

Kubilay’ın birliği meydana ulaştı. Meydanın ortasında dikilmiş yeşil bir bayrak... Bayrağın çevresinde zikir ederek dönen 100 kişilik grup ve kendini mehdi olarak tanıtıp insanları sancağın çevresine toplamaya çalışan biri...

Kubilay’ın gördüğü buydu.

Kubilay gördükleri karşısında deliye döndü.

Olay yerinde bulunan Anadolu Gazetesi muhabiri olanları şöyle anlatıyordu:

“Kubilay, kalabalığın dağılması için bağırdı. Ancak sahte mehdi, genç zabite (Kubilay’a) ‘Kafirlik yapma, sancağın altından geç!’ dedi. Kubilay bunu kabul etmedi.

Müritlerden biri, sahte mehdinin emriyle silahını çekip Kubilay’a ateş etti. Kubilay yaralandı. Kaçmaya başladı. Bunu gören bir kısım halk dehşet içinde kalmış, bir kısmı ise dağılmıştı.

Kubilay, belediye binasına koştu ancak kapı kapalıydı. Var gücüyle kendini camiye attı. Avluda yere düşen Kubilay’ı Derviş Mehmet ve müridleri yakaladı. Vatan hainlerinden biri gelip Kubilay’ı kollarından tuttu. Derviş Mehmet, testeresiyle uzun süren ve dehşet veren bir cinayetle Kubilay’ın kafasını kesti ve 24 yaşındaki Kubilay’ın başını gövdesinden ayırdı.”

Cumhuriyet ilk öğretmen şehidini verdi.

Kubilay’ın aziz başını meydana dikili sancağa iple bağlayıp tekbir getirerek Menemen sokaklarında dolaştırdılar.

Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal, olayların ardından başsağlığı mektubu yayımladı. Mektubunun bir kısmında şu ifadeler yer aldı:

“Cumhuriyet ordusuna başsağlığı dilerim. Kubilay Bey’in şehit edilmesi sırasında gericilerin sergilediği vahşet ve Menemen halkından bazılarının bu durumu alkışlarla desteklemesi, tüm cumhuriyetçi ve vatanseverler için utanç verici bir olaydır.”

Devlet harekete geçti. Teslim olmayan sözde mehdi makineli tüfeklerle delik deşik edildi. Daha sonra olayın şahidi herkes çocuklarda dahil olmak üzere mahkeme karşısına çıkarıldı. Kubilay’ın başının sallandırıldığı ipi satan bakkal bile mahkemeye çıkarıldı. İdam cezalarının ardı arkası kesilmiyordu. 

Atatürk yetkililerden her gün konular ile alakalı bilgi alıyordu. Gazeteler ise her gün manşetten veriyordu olanları. 

Yargılamalar askeri mahkemelerde açıktan yapılıyordu. Her şey halkın gözü önündeydi. Katiller sorgu sırasında korkudan bayılıyor. Suçu birbirlerini üzerine atıp cumhuriyete bağlılıklarını anlatıyorlardı. 

Mahkeme reisi ise kükrüyordu..

Mahkeme reisi halkan bazılarına: “Serseri dediğiniz bu adamları orada tükürüğünüz ile boğardınız ancak yapamadınız. Seyirci kaldınız. Türk tarihini lekelediniz.” diyordu. 

Avrupa bu mahkemeleri eleştiri yağmuruna tutuyordu. 

Karar günü geldi çattı.. 

Ancak, İzmir’in sürpriz bir misafiri vardı. 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk İzmir’e ayak bastı..

Devletin ağırlığını göstermek için bizzat gelmişti. Türk Ocağı’na geçip halka ile bir araya geldi ve ben buradayım dedi. Bir tarafta sahte mehdi ve müridleri idam edilirken diğer tarafta Atatürk, kadın öğretmenlerle buluşuyordu. Atatürk burada kadınlarda askere alınsın mı tartışmasını açmıştı. 

Gazi tüm dünyaya açık şekilde mesaj veriyordu. 

Kubilay’ın katilleri, Kubilay’ın katledildiği yerde teker teker idam edildiler. 

Ne Avrupa dinlendi ne başkası. 

Ceza kesildi. 

Konu kapatıldı. 

Ve Gazi İzmir’den ayrıldı. 

Yorum