Sydney’deki harika gece en küçük çocuğumuz Oskar ile başladı. Heyecanını görebiliyordum. Boyu, kemanından az büyük… Ama öylesine duygusal çalıyor ki kemanıyla adeta bütünleşiyor. Ardından Sevgi-Hasan ikilisi… Bu yaşta gitarlarıyla, öylesine uyumlu bir birliktelik oluşturuyorlar ki hayranlıkla dinliyorsunuz. Ve diğer çocuklar. Anne ve babalar fotoğraf ve video çekerken gözüm dede ve ninelere takılıyor; onlar bu uzak diyarlara göçen ilk kuşak… Torunlarını gururla seyrederken, ellerini gözlerine götürüyorlar. Sevinç gözyaşlarını siliyorlar. Onlar, Nuran ile birlikte yıllardır aralarında olmaktan mutluluk duyduğumuz Avustralya Türk Müziği Topluluğu ATME’nin (Australian Turkish Music Ensemble) müzik okulu öğrencileri. Yıl sonu konserini veriyorlar, ardından sertifikalarını alacaklar. Küçüklerin ardından sıra gençlerde. Sultan, Açelya - Kaan ikilisi. Açelya’nın çalıp söylerken, gözlerindeki pırıltıya ve sesinin tınısına yansıyan coşkusunu içinizde hissediyorsunuz. Teoman’ın eşlik ettiği Dilara, gitarı ve duyguyla söylediği ezgilerle sizi Anadolu’ya götürüveriyor. Yine Teoman’ın eşliğinde Demir… Ve klasik müzik, Zeynep-Teoman ikilisi… Charles Auguste de Beriot’un harika bestesi: Scene de Balet. Ardından Bedrich Smetana’nın coşkulu bestesi: From my Homeland.(Anavatan’ımdan) Teoman’ın, piyanonun tuşlarının üzerinde uçuşan parmakları, Zeynep’in, sakin sakin akan bir dere şırıltısından aniden bir şelaleden gümbürtüyle dökülen suların sesine dönüşüveren kemanı. Teoman’ımız artık Sydney konservatuarı öğrencisi, Zeynep’imiz “Sydney Youth Orchestra” nın üyesi. Gurur kaynaklarımız… Darısı diğer gençlerimizin başına. Küçükken okula başlayıp şimdi kendi grupları Mirage’yi kuran; Okan-Bilal-Mert-Teoman ve solist Özge’nin coşkulu konseri sonrası sevgili öğretmenleri Fikret Öztaş çocuklara sertifikalarını verirken, emeklerinin karşılığını almanın mutluluğunu yaşıyor… ATME, Sydney’deki en köklü toplum kuruluşlarından. Neredeyse çeyrek yüzyıldır etkinlikler, konserler, müzikaller düzenliyor. Toplumumuzun eşsiz kültürel birikimini yaşatmak ve Avustralya’da tanıtmak için hocamız Fikret Öztaş yönetiminde yıllardır büyük bir özveriyle çalışıyor… Sunumlarından ilk aklıma geliverenler: Anadolu Rüzgarları… Karadeniz… Ege’den Yansımalar… Neydi O Günler… Kapılar ve Ötesi… Mystical İstanbul… Köşk Gazinosu… Yaktın Beni Fadıl… Öykülerle Çanakkale… Avustralya’da 50 Yıl… Ve daha nice etkinlik… (ATME, Şubat ayında da Sydney’de “Yeşilçam” konulu bir konser sunacak…) 1980 sonrası Avustralya, zor günler, ne görüntülü telefon, ne internet, birkaç gazete, onlar da 10 gün sonra elimize ulaşabiliyor… Nazım’ın dediği gibi, “Hiçbir şey gideremez iç sıkıntımı memleketimin şarkıları ve tütünü gibi…” Tütün de içmiyoruz. Geriye kalıyor memleketimin şarkıları ve türküleri. Nuran ile, rahmet, saygı ve sevgiyle andığımız Ali Rıza Köprülüleroğlu’nun müzik topluluğuna katılıyoruz. Değerli sanatçımızı Türkiye’den biliyoruz. Televizyonun olmadığı radyo günleri… Sunucuların sululuğu sunuculuk sanıp suluculuk yaptığı bugünler gibi değil, berrak bir ses tonu ve pırıl pırıl bir Türkçe ile sunuculuk yaptığı o günlerden hatırlıyoruz hocamızı: “Sayın dinleyiciler, Ali Rıza Köprülüleroğlu’ndan şarkılar dinleyeceksiniz. Çalanlar; keman Cahit Ünyaylar, piyano Menşure Tunay, ud İzzet Altınbaş. Ali Rıza hocamızın ardından Fikret Öztaş hocamız bayrağı devralıp bugünlere taşıdı… (Kemal Toprak, Sebahattin Akdağcık ve diğer emek verenlere de sonsuz sevgiyler…) Yıllardır gerek Sydney, gerek Melbourne ve diğer kentlerde büyük bir çaba ve sabırla bu çalışmaları yürüten topluluklara ve dostlara hocamız Fikret Öztaş’ın şahsında kendim ve toplum adına teşekkür ediyorum… Bize bu güzel geceyi yaşatan ATME’yi de başkan Yücel Ünal’ın şahsında kutluyor teşekkür ediyorum. İyi ki ATME’miz var…