19 Mart 2025, Çarşamba Yeni Haber
Haber Girişi : 7.03.2025

Avrupa’da yeni düzen ve finansal piyasalar

Prof. Dr. Mehmet Karaçuka yazdı

Dün yapılan AB Zirve toplantısında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa’nın mevcut jeopolitik durumunu “bir dönüm noktası” olarak nitelendirdi ve kıtanın “açık ve mevcut bir tehlike” karşısında savunma kabiliyetini güçlendirmesi gerektiğini vurguladı. Artık, Avrupa’nın savunma ve güvenlik açısından ABD’ye bağımlılığının sona erdirmek için ne gerekiyorsa yapacağını ifade eden bu yaklaşım kuşkusuz ekonomik ve finansal olarak da önemli gelişmelere gebe olduğu görülüyor. 

Yine dün AB Zirvesi’nde alınan kararla Avrupa Birliği’nin güvenlik ve savunma harcamaları için 800 milyar Euro’luk bir fon ayrıldığını ve üye ülkelere 150 milyar Euro bu kapsamda kaynak aktarılacağını görüyoruz. Artık Avrupa’nın savunma alanında büyük bir küresel güç olma yönünde adımlar attığını anlıyoruz. 

Almanya’nın 2009’da anayasasına eklenen “Schuldenbremse” (borç freni) adlı bir kuralı var. Bu kural, federal hükümetin borçlanmasını sınırlandırıyor ve yıllık bütçe açığını GSYH’nin %0,35’i ile sınırlıyor. Ancak ekonomik kriz veya acil durumlar bu sınırlamadan hariç tutuluyor. 15 yıldır uygulanan bu kural, Almanya’nın mali tutuculuğunun temel taşı olmuş, düşük borç seviyelerini garantilemiş ama altyapı veya savunma gibi alanlarda harcamaları da kısıtladığı düşünülüyor. Sabık hükümetin düşmesine neden olan bu kuralı, yeni hükümetin değiştirmesi öngörülüyor. Friedrich Merz, özellikle savunma harcamaları için esneklik sağlamayı hedefliyor ve  GSYH’nin %1’ini aşan savunma harcamalarının borç freniyle belirlenen borçlanma sınırına dahil edilmemesini öneriyor. Yani, bu ek savunma maliyetleri için normal sıkı sınırlar geçerli olmayacak ve hükümet, anayasal kuralı ihlal etmeden daha fazla borç alabilecek. Goldman Sachs, bu planın Alman savunma harcamalarını 2027’ye kadar GSYH’nin %3,5’ine kadar çıkaracağını öngörüyor; bu, 2024’teki %2,1’den ve önceki yıllarda NATO verilerine göre %1,5’ten ciddi bir artış anlamına geliyor. 

Askeri harcamaların yanı sıra, Almanya’nın 10 yıllık dönemde altyapıyı güçlendirmek için 500 milyar Euro’luk bir bütçe ayırması da yeni hükümetin öncelikleri arasında. Bu da ekonomik zeitgeist’e uygun olarak muhafazakar bir yaklaşımdan, Keynezyen politikalara dönüş anlamına geliyor. Alman ekonomisinin son iki yıldır resesyonda olduğu düşünülürse, ulaştırma, haberleşme, sağlık, konut gibi yatırımlara bu denli büyük bir bütçenin ayrılması durgunluğu da bitirmeyi hedefliyor. Bütün bunlar ise ekonomide yapısal dönüşümlere işaret ediyor. 

Geçtiğimiz haftada yaşanan bu gelişmeler piyasalarda da büyük yankı bulmuş durumda. Çarşamba günü Almanya’nın ana borsa endeksi %3,4 yükselerek 2022’den beri en büyük günlük kazancını elde etti ve pan-Avrupa Stoxx 600 de rekor seviyelere yaklaştı. Alman 10 yıllık tahvil getirileri 30 baz puan artarak 1990’dan bu yana en sert günlük yükselişini yaşadı ve %2,2’ye ulaştı; tahminler 2025 ortasına kadar %3’e çıkacağını öngörüyor. Euro, dolara karşı pariteye yakın seviyelerden hızla uzaklaşırken, İtalya ve Fransa gibi ülkelerin tahvil getirileri de yaklaşık 20 baz puan arttı. Savunma (örneğin Rheinmetall AG), inşaat (örneğin Bilfinger SE, Hochtief AG) ve Deutsche Bank ile Siemens gibi büyük şirketlerin hisseleri önemli kazançlar elde etti. Bu gelişmeleri Avrupa ve özellikle  Avrupa’nın en büyük ekonomisi için bir “Zeitenwende” yani dönüm noktası olarak görmek mümkün. Bu gelişmelerin Türkiye’ye ve Türk ekonomisine yansımalarını ise bir kaç başlık altında açıklamak gerekiyor. Her şeyden önce güçlü Euro ve Avrupa’da güçlü talepin Türk Firmalarının çıkarına olduğu bir noktadayız. Ayrıca ülkemizin stratejik öneminin de Avrupa tarafından daha iyi anlaşıldığını görüyoruz. Ancak Avrupa’da (hatta belki ABD’de de) faizlerin de artmasını bekliyoruz. Bu da finansman kaynakları açısından bazı zorlukları beraberinde getirebilir.

Yorum