01 Ocak 2025, Çarşamba Yeni Haber
Haber Girişi : 29.12.2024

Faiz-Enflasyon Sarmalından Çıkış Yolu

Prof. Dr. Mehmet Karaçuka yazdı

Merkez Bankası, geçen haftaki toplantısında politika faizini 250 baz puan düşürerek artık faiz oranlarında düşüş döngüsüne girildiğinin işaretini vermiş oldu. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, faiz oranları hala yatırımları teşvik edici düzeylerden çok yukarıda.

 

Hükümet tarafından yapılan açıklamalarda ise tekrar "faiz sebep, enflasyon netice" söylemine dönüş olduğu görülüyor. Bu söylem, geçmiş ekonomi yönetimi tarafından uygulandığında başarılı sonuçlar alınmadığını belirtmekte fayda var. Ancak, yüksek faizin hükümetlerin çok hoşlandığı bir şey olmadığını artık hepimiz biliyoruz. Çünkü yüksek faiz, büyümeyi önlüyor ve bu da ekonomik fırsatların daralmasına neden oluyor.

 

Yüksek faizin hükümetlerce sevilmemesinin bir nedeni de bütçe açıklarının finansmanında ortaya çıkardığı zorluklardır. Yüksek faiz oranları, devletin borçlanma maliyetini artırır. Hükümetler, bütçe açıklarını kapatmak için borçlanır. Yüksek faiz oranları, bu borçlanmanın maliyetini artırarak, hükümetin daha fazla faiz ödemesi gerektiği anlamına gelir. Bu durum, bütçede daha büyük bir açığa yol açabilir veya mevcut bütçe açıklarını daha da büyütebilir. Hükümetin borç stokunun sürdürülebilirliği, faiz oranlarına bağlıdır. Yüksek faiz oranları, borç yükünü artırarak, borcun sürdürülebilirliğini tehlikeye atabilir.

 

2023 yılında 635 milyar TL olan bütçe açığı, bu yıl üç kat artarak 2 trilyon TL'yi aşmış ve önemli ölçüde artmıştır. Bu yıl ödenecek faiz 1.2 trilyon TL olurken, gelecek yıl bunun da ikiye katlanması beklenmektedir. Türkiye'nin dış borç stoku ise 2024 Ekim sonu itibarıyla 236,1 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu borç stokunun büyük bir kısmı kısa vadeli borçlardan oluşmaktadır. Dolayısıyla, enflasyonla birlikte ve belki de enflasyondan daha da ivedi bir sorun olarak borçların çevrilebilmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Yüksek faiz ise bu sorunu daha da derinleştirmektedir.

 

Yüksek bütçe açıkları, özellikle yüksek faiz oranları ile birleştiğinde, borçların sürdürülebilirliğini riske atabilmektedir. Kanımca, bu da faizin artık düşürülmesi gerektiği görüşünü hükümet çevrelerince desteklenmesi gerekliliğini gündeme getirmektedir. Düşük ekonomik büyüme, artan hanehalkı borçluluğu ve artan işsizlik de yüksek faizlerin sürdürülemez bir noktaya geldiğinin işaretleri olarak yorumlanabilir.

 

Böyle bir durumda Merkez Bankası zor bir ikilemle karşı karşıya kalıyor. Enflasyon hala yüzde 50 seviyelerinde ve fiyat istikrarı Merkez Bankası'nın birincil sorumluluğu olduğu sürece yüksek faizden vazgeçmemesi gerekiyor. Ancak, parasal sıkılaştırmaya mali sıkılaştırma eşlik etmediği sürece mali dengedeki olumsuzluklar düşük faiz gerektiriyor. Bu sarmaldan çıkış yolu olarak, hem mali hem de parasal dengeleri gözeten bütüncül bir enflasyonla mücadele programı görülüyor.

Yorum

Diğer Yazarlar

Prof. Dr. Mehmet KARAÇUKA
Yeni yıl ve beklentiler
Prof. Dr. Mehmet KARAÇUKA
Muammer TOPRAKÇI
NOEL
Muammer TOPRAKÇI
Fırat Çağlar ÖZLÜ
Kubilay
Fırat Çağlar ÖZLÜ
Doç. Dr. Aksel ÇELİK
Beyin Çürümesi "Brain Rot” Nedir?
Doç. Dr. Aksel ÇELİK
İnanç KARABULUT
Veda
İnanç KARABULUT