15 Mart 2025, Cumartesi Yeni Haber
Haber Girişi : 8.03.2025

Kadın ve erkek, birlikte güçlü bir toplum için

Aybike Göcekli yazdı

Kadınlar Günü… Kimi zaman bir kutlama, kimi zaman bir anma günü. Ama aslında en çok bir farkındalık günü. Bugün, kadınların toplumda hak ettikleri yeri alması gerektiğini yeniden ve yeniden hatırlama, hatırlatma günü. Mustafa Kemal Atatürk, "Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde taşınmaya layıksın," derken Türk toplumunun medeniyet inşasındaki vizyonunu ortaya koymuştu. Bugün ise ne yazık ki hâlâ eşit haklar, şiddetsiz bir yaşam ve adil bir toplum için mücadeleden söz ediyoruz. Aslına bakarsanız eşitlik yerine adalet kavramını tercih edeceğim yazımın devamında. Çünkü eşitlik her zaman adil değildir.

Bir toplumun gücü, sadece fiziksel kuvvetle değil, akıl, bilgi ve üretim gücüyle ölçülür. Tarihin her döneminde kadınlar, cephelerde, tarlalarda, okullarda, laboratuvarlarda, meclislerde var oldular. Ama hâlâ kadının emeği, sesi ve başarısı yeterince görünür değil. Eğitimde fırsat eşitliği olmadan, iş hayatında kadın emeği desteklenmeden, şiddet ve ayrımcılık toplumun tüm mekanizmasında son bulmadan bir ülkenin gerçekten geliştiğini söylemek mümkün değil. Toplumun gelişimi için kadın; bilimde, sanatta, siyasette, ekonomide varlıkları kabul edilerek, desteklenmeli. Kadın güçlü olursa, toplum da güçlü olur.

Kadın hakları sadece kadınların değil, toplumun bütününün meselesi. Erkekler de bu mücadelenin bir parçası olmalıdır çünkü adil bir toplum, herkes için yaşanabilir bir dünya demek. Kadınlar iş dünyasında ve dahası sosyal hayatta adil fırsatlar bulamazsa, bilimde ve sanatta hak ettikleri alanı açamazlarsa, siyasette karar mekanizmalarına dahil edilmezlerse sadece kadınlar değil, tüm toplum kaybeder. Kadın ve erkek, birbirinin rakibi değil; birbirini tamamlayan, birlikte güçlenen iki temel direk. Bir toplumun ayakta kalabilmesi için bu iki direğin eşit ölçüde sağlam olması bir zorunluluk. Çünkü sadece bir taraf güçlüyse, o yapının sağlam bir medeniyet kurası yalnızca bir hayal.

Kadın haklarını konuşurken en acı gerçeklerden biri de kadın cinayetleri ve şiddet olayları. Her gün bir kadın, en yakınındaki biri tarafından öldürülüyor, şiddete uğruyor, baskıya maruz kalıyor. Bu gerçek, 8 Mart’ı bir kutlamadan çok bir farkındalık günü haline getiriyor.

Toplum olarak bu prangayı kırmak zorundayız. Kadına yönelik şiddet karşısında yasaların, caydırıcı koruma mekanizmalarının işlemesini, kadınların korkmadan, özgürce yaşayabileceği bir düzenin kurulmasını talep etmek zorundayız. Kadın cinayetlerine, çocuk yaşta evliliklere, iş yerinde, sokakta, evde maruz kalınan baskılara karşı susmamak, bu mücadelenin en önemli adımı.

Bugün kadınlar için adil haklar istemek, sadece kadınların meselesi değil. Bir toplum ancak kadın ve erkeğin adil haklara, adil fırsatlara sahip olduğu bir düzende gerçek anlamda kalkınabilir. Kadınların gücü, özgürlüğü ve başarısı, erkekleri eksiltmez; aksine toplumun bütününü daha ileri taşır. Kadın ve erkek arasındaki adil dengenin tesis edilmesinin toplumu taşıdığı noktada erkeğin de hakları çok daha gerçek bir güvence altına girecektir. 8 Mart sadece kadınları hatırladığımız bir gün olmamalı. Kadınların hak ettiği saygıyı, eşitliği ve adaleti her gün sağlamak, onların sadece özel günlerde değil, her zaman hayatın içinde güçlü bir şekilde yer almasını sağlamak, hepimizin sorumluluğu. Çünkü unutmamalıyız ki kadın ve erkek toplumun iki kanadı ve toplum, ancak iki kanadıyla uçabilir. Ve biz, kadın ve erkek, birlikte var olduğumuzda, birlikte güçlendiğimizde gerçek anlamda bir medeniyet inşa edebiliriz

Yorum