Asıl adı Jose Mujika Cordano. Ama halkı ona “Pepe “diyor. Uruguay eski devlet başkanı. İki gün önce kaybettiğimizde, anı ve düşüncelerinden oluşan kitabını yeniden okudum: “İktidarda Bir Kara Koyun”. Türkçeye, “Saraysız Başkan” adıyla çevrilip basıldı… (Üzüntüm,eşiyle birlikte Türkiye’ye,bu arada İzmir’e geldiğinde,Türkiye’de olamadığım için kitabını imzalatamamak ve söyleşilerinde bulunamamak oldu…) Oligarşik yönetime karşı gerilla mücadelesi yürüten ‘Ulusal Kurtuluş Hareketi’ (Tupamaros)liderlerindendi. 1970’de altı yerinden vurularak yaralandı. 1971’de tutuklu arkadaşlarıyla birlikte, hapisten tünel kazıp kaçtılar. 1973’de Uruguay’da askeri cunta yönetime el koydu. ‘Pepe’ yeniden tutuklandı. Ağır işkencelerden geçirildi. 10 yılı tek başına bir hücrede olmak üzere 15 yıl hapis yattı. 1985’de askeri cunta devrilince genel aftan yararlanarak serbest kaldı. Solun birliğinin sağlanması için çalıştı. Liderlerinden olduğu ‘Halk Katılım Hareketi’nin başını çektiği,sol güçlerin birliğinden oluşan ‘Geniş Cephe’nin -Frente Amplio- sağlanmasında etkili oldu. Önce milletvekili ardından senatör oldu. ‘Geniş Cephe’ iktidara gelince hükümette, ‘Tarımcılık, Hayvancılık ve Balıkçılık Bakanı’ olarak görev aldı. 2010 yılında Devlet Başkanı seçildi ve 2015 yılında kendi isteğiyle görevi devretti. Kendine göre sıradan,genel kanıya göre ise sıra dışı bir başkandı… Başkanlık sarayında oturmayı,itibar olarak görmeyip,reddederek, mütevazi evinde yaşamayı tercih etti… Milletvekilliği,senatörlüğü ve başkanlığı döneminde maaşının yüzde 90’nını yoksullara bağışladı. “Maaşımın geri kalanı bana yetiyor.Ben fakir değilim,sade yaşıyorum.Ağırlıksız; yük olmadan,eşyaların özgürlüğümü çalmasına izin vermeden,ihtiyacım olanla yetiniyorum…” deyip sade yaşamını sürdürdü… Resmi araca binmedi,onlarca arabadan oluşan konvoylarla dolaşmadı,kocaman bir koruma ordusu olmadı… Kendisiyle özdeşen,bizim ‘kaplumbağa’ diye tanımladığımız 1987 model eski bir wolkswagen arabasını kullanmayı sürdürdü… (Zorunlu servet beyanının tamamı 1800 dolardı.. O da eski Woswos’un değeri!..) Başkanlıktan ayrıldıktan sonra da ,eşi Lucia ve bir ayağı eksik köpekleri Manuela ile birlikte küçük bir köy evinde yaşamını sürdürdü… (Köpeğinin yanına gömülmeyi vasiyet etti.) Eşi Lucia’da kendisi gibi eski bir gerilla idi. O da yakalanmış,işkencelerden geçirilmiş,yıllarca hapiste kalmıştı. Eşini anlatırken: “Tupamaros gerilla hareketi içinde kadınların büyük rolü oldu.Kadınlar olmasaydı vay halimize…En zor anlarda hayatlarını ortaya koyan ve bizi kurtaran onlar oldu… Lucia’da ben de gerillaydık; kaçaktık,meskenimiz dağlardı.Tehlikeli ve ıssız bir gecede bir araya geldik.En zor zamanlarda; kimi yoldaşlarımız yakalanır, öldürülürken biz birbirimize daha sıkı bağlandık.Hapse düştükten sonra birbirimizi hiç görmedik.Bir gün bile haberleşmedik.Oniki senenin ardından özgürlüğe kavuşunca tekrar bir araya geldik ve bir daha da hiç ayrılmadık…” ‘Pepe’ kendisini filozof olarak tanımlayanlara, “ev yapımı bir felsefeye sahibim.” diyor… Tecritte, hücresinde tek başına geçirdiği yıllar boyunca düşünmek için çok zamanı olduğunu söylüyor… “Yaşadıklarım olmasaydı, bugün olduğum kişi olmazdım…Hapishanenin,hücrede tecridin üzerimde büyük etkisi oldu.Kendi iç gücümü bulmak zorundaydım… Beni on yıl tek kişilik bir hücreye attılar.Düşünün yedi-sekiz yıl boyunca tek kitap bile okuyamadım.Düşünmek için çok vaktim oldu…” Düşüncelerinden bir kaç alıntı… Tüketim Toplumu: “Çağımızın tuzağı,sürekli satın al ve at döngüsüdür. Bir şeyi satın alırken onu parayla değil, o parayı kazanmak için harcadığın ömürle satın alırsın… Özgürlüğünü kaybetmek pahasına daha fazla tüketmek yaşamadan ölmek gibidir…” İktidar: “İktidar insanları değiştirmez, sadece gerçek karakterlerini ortaya çıkarır… Güç halka hizmet için kullanılmalıdır… Demokrasi ara sıra seni alaşağı edip, tekrar sade bir vatandaş olarak başa döndürmelidir…” Çevre: “Gerçek ormanları yok edip,onun yerine çimentodan ormanlar yaratıyoruz. Gelecek nesiller için doğayı korumak en büyük sorumluluklardandır…” Din: “Uğruna ölünecek bir cennet ve seni karşılayacak huriler yok; asıl mucize,her şeye rağmen hayatın kendisidir… Kesinlikle önemsiz varlıklarız, bunu bilmek gerekiyor. Fotosentez zincirinde yaklaşık otuz kadar kademe var ve biz sadece ilki ve sonuncusunu öğreniyoruz. Ve biz hala kendimizi çok üstün ve önemli görüyoruz…” Alçakgönüllülük: “Ben deha falan değilim. Benim için dehanın yüzde doksanı döktüğün terdir. Sana asıl bilgeliği,büyük bir hevesle yaşamak ve düşündüğünü söylemek verir…” Sosyalizm: “Sosyalizm çok farklı anlamlar barındıran ve karmaşıklaştırılan bir sözcük haline geldi. En yalın haline indirgemek gerekirse, insanların özgürlüğü ve eşit haklara sahip olması… Bunun için mücadele ediyoruz…” Anısına saygıyla. Muammer Toprakcı