Atanmış veya seçilmiş mevki sahipleri her zaman şeffaf yöneticilik yapmak ister. Bu durum sadece Seferihisar’da değil her yerde böyledir.Ancak bu şeffaflığa yardımcı olacak kişiler de vatandaşlardır. Yardımcı olması gereken diğer kişiler ise atanmış veya seçilmişin kurmaylarıdır.Yöneticilerin işleri genelde yoğun olduğu için bazen akıl ve mantığın kabul etmeyeceği bir konuya da ‘olur’ verebilirler. İşte kurmayların iyi seçilip seçilmediği, mevkilerinin hakkını verip veremedikleri böyle durumlarda belli olur.Yerini dolduran kurmaylar yanlış karara anında müdahale eder, düzeltilmesini sağlar. Aksi takdirde doğru kararlar kurmaylara, yanlış kararlar da amir veya müdürlere mal edilir.Şu anda Seferihisar’ı yöneten tüm idareciler, şeffaf bir idarecilik gösteriyor. Kurmaylar da bize göre bu doğrultuda hareket ediyor. Ama…KAHVEHANE VE MEYHANELERDE KONUŞMAKBazı durumlarda en yetkili kişi, yanlış bir icraat ile karşılaşsa bile saatlerce sohbet ettiği amir veya müdürünün yüzüne karşı, “Şu konu yanlış” diyemez. Amir veya müdür konumundakiler de önce sessiz kalır, sonra da arkadan konuşurlar! Muhatabın, ‘Makama bir dilekçe yazın, şüphe veya dileklerinizi anlatın’ sözünü kullanmak bile onlar için külfet olabilir…Geçtiğimiz yıllarda Seferihisarlıların çok sevdiği bir kaymakam vardı! Onun bir cümlesini hiç unutmam.. “Biz idareciler yanlış yaptığımızı bazen fark edemeyiz! Halktan sızlanma geldiğinde o yanlışımızı görür düzeltiriz ama aradan epey zaman geçer..”Bu cümleyi ben her zaman düşünürüm.. Yanlış kararın üzerinden niçin uzun zaman geçsin? Bizler yanlışı gördüğümüzde bir dilekçe yazarak veya sözlü olarak “Bu kararınız yanlış!” demeyiz de aradan niçin epey zaman geçer?..Dahası niçin bir yanlışı ilgili makama anlatmayıp da arkadan dedikodusunu yaparız?..Yanlış karar, onlarca, belki de yüzlerce insan mağdur olduktan sonra mı düzelmeli…Niçin iki satırlık dilekçe yazarak veya birkaç dakikalığına o makama çıkarak kararın yanlış olduğunu anlatmıyoruz?..Vatandaş olarak konu doğrudan kendimizle ilgili olmasa bile, “Aman benden olmasın” veya “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışını bırakmalıyız. O yılan bize dokunduğunda harekete geçmek için çok geç olabilir.Bu anlayışın nerelerden ve hangi düşüncelerle toplumun zihninde yer tuttuğuna girmeyeceğim, ancak kırmızı ışıkta geçen bir aracın plakasını ücretsiz aramamız gereken 155 nolu telefona ihbar edemiyorsak bu araç sürücüsünün kırmızı ışıktan geçerken bir gün bize çarpacağını unutmamalıyız..Sonuç olarak.. İdarecilerin yanlış kararlarının takipçisi olmalıyız. Bu kent hepimizin ise geçici sürelerle yöneticiler seçmiş veya atanmış olsa bile burada yaşayan bizleriz ve alınan kararlardan bizler etkileniyoruz. O halde karar aşamasında da katkımız olmalıdır veya yanlış alınan kararları en kısa sürede kararı veren makamlara bildirmeliyiz..