Yağcılık ve yalakalık çok eskilere dayanan bir sanat dalı olmasına rağmen günümüz insanında kültür düzeyi yüksek kişilerde az rastlanan bir sanat olduğu bilinmektedir.Başta kamuda çalışanlar olmak üzere toplu iş yerlerinde çalışan ve yağcılık ile yalakalık sanatını icra etmek isteyenler genelde işlerinde beceriksiz vasfıyla tanınanlardır. Yaptığı yalakalık sanatı amirine tutmadığını anladığında çevresine uygulamaya başlar ki amaç amirine karşı önder yalaka olabilsin…Yalakalığın tarihçesi müslüman toplumunun, diğer bir deyişle arap toplumundan günümüze gelmiş ve her devirde geçerliliği olmaya aday bir sanat dalıdır, ancak yinede para etmediği ortamlar olabildiği görülmektedir.Yağcı,yağdanlık, dalkavuk, şakşakçı, şaklabanlık, kemik yalayıcılık, yalpaklık, omurgasızlık, yanar dönerlik,,v.s. uzayıp giden bir çeşitlilik olsa da günümüzde “İşinde beceriksiz” şeklinde tek bir cümle altında toplayabiliriz.Konuyu biraz açtığımızda yalakalık yapan kadar yapılan kişinin de bu sıfatın oluşmasında katkısı olduğunu görülür, Sevindiricidir ki bölgemizde benzer bir kamu idarecimiz yok…Yalakalık yapılan kişinin üstün meziyetleri olup olmamasının ne kadar önemli olduğunu son aylarda toplum olarak bizzat yaşayarak görüyoruz ki bu hayli sevindirici…Yalakalık önceleri aç -tok , kuvvetli- zayıf , zengin – fakir, gibi ikililer arasında oluşurken ,zamanımızda belli makamlara gelmedeki veya bulundukları makamlarda kalabilme uğruna uygulanan bir model türü olduğunu biliriz.Yalakalık bir sanat dalıdır. Yalaka ise bir sanatçıdır.Bu tipler kendi görevlerini “nasıl daha iyisini yapabilirim” çabası yerine işini iyi yapan mesai arkadaşlarını amirin gözünden “nasıl küçük düşürebilirim” görevlerini de üstlenmektedirler.Bu sanatı yapan, daha doğrusu yapmaya çalışan bir bayan olduğunda erkeklerden biraz daha (kendi düşüncesi ve icraatına göre) tehlikeli olduğu gözlenmektedir.Mesela gazetecilikten bir örnek verecek olursak.Diyelim ki bir Milletvekilinin havadan sudan oluşan bir haberi hoşlanmadığı bir gazeteci yerine başka gazeteciye fısıldayıp o gazetecinin gözüne girmek ister, daha sonrada vekile “Görüyormusunuz efendim. Bu haberi filan muhabirede verdim ama bir cümle yayınlamamış” der ve kendince taktığı gazeteciyi vekiline şikayette bulunur.Ancak, yalakanın sevmediği gazeteci o haberi yayınlayamadığında gazeteci değil vekiline kötülük yaptığını bilemez. Çünkü o yalaka sanatını icra ettiğinden işinde başarısız ve beceriksizdir. Kendince bu beceriksizliğinin telafisini vekiline yalakalık sanatını uygulayarak gidermek ister..Aslında yazıma dikine girmek istiyorum ama yinede sağduyularım ağır bastığı için yüzeysel geçmek geldi içimden..Söz yalakalıktan açılmışken bir yalaka fıkrasıyla yazımı tamamlayayım.. Eskiden kralın biri patlıcanı çok severmiş. Patlıcandan her bahsettiğinde, yalakası iç geçirir kralı tasdik edermiş.Kral; ‘’Patlıcan dolma gerçekten mükemmel bir yemek’’ diye konuşsa, yalaka atılır ‘’evet patlıcan dolmanın üzerine yemek tanımam’’ dermiş. Kral patlıcan musakkadan bahsetse ‘’ ah var mı patlıcan musakka gibi bir yemek’’ diye söze başlarmış. Kral ‘’ üç öğün patlıcan kızartma olsa yerim’’ dediğinde, ’’bir ömür patlıcan kızartma yiyebilirim’’ dermiş.Gel zaman git zaman kral patlıcandan bıkmış nefret eder olmuş.’’ Bu patlıcan yemeğini nasıl yerler bilmem. Böyle tiksindirici bir yemek daha olamaz’’ demiş.Yalaka.’’ Haklısınız kralım millette ne mide var. Aslında tüm patlıcan yemeklerini yasaklamak lazım’’ demiş.Yalaka’nın daha önceki söylediklerini bilen biri ‘’ Yahu! daha dün sen değil miydin patlıcan yemeğini öve öve göklere çıkaran?’’ diye sorduğunda yalaka atılmış.Ben kralın yalakasıyım patlıcanın değil…