23 Aralık 2024, Pazartesi Yeni Haber
Haber Girişi : 23.12.2024

Yapay Zekada Fikri Mülkiyet Hakları Sorunları

Yapar zeka araçları ve bunların kullanımıyla ortaya çıkan etik ve fikri mülkiyet hakkı karmaşası üzerine

ChatGPT ve benzeri yapay zeka (AI) uygulamaları artık çalışırken ve boş zaman faaliyetlerinde sıkça kullandığımız uygulamalar arasında. Artık web tabanlı arama motorları yerine, bu tür yapay zeka uygulamalarını kullanarak sorularımıza cevap arıyoruz. Hatta bununla yetinmeyip, şarkılar, şiirler, resimler elde ediyoruz. Her ne kadar tartışmalı olsa da bilimsel makaleler ve diğer edebi eserler yazdırıyoruz. Bütün bunlar karşılığında ne biz ne de yapay zeka herhangi bir telif kısıtıyla karşılaşmıyor. Ancak bu durumun çoğu zaman telif hakları sorunları çıkarabileceği de bir gerçek.

 

Her şeyden önce, yapay zeka tarafından bizim isteklerimize göre şekillenen bir fikri veya sanat eserinin fikri mülkiyet haklarının sahibi kim olacak, bu konuda herhangi bir düzenleme yok. Yani bir başkasının yapay zekaya yaptırdığı bir eserin yeniden kullanımında telif hakkı var mı, yok mu, varsa bu kime ait, henüz net değil. Ancak bu sorun, diğer bir önemli sorunun yanında daha önemsiz duruyor. Diğer önemli sorun ise, yapay zekanın “esinlendiği”, “referans aldığı” hatta birebir “kopyaladığı” kaynaklar.

 

Yapay zekanın çalışma prensibi, geniş veri setlerini toplayıp, bu verileri analiz ederek, geniş dil modelleriyle (LLM) bir makine öğrenmesi sürecinden geçerek komuta uygun çıktı sunmaya dayanır. Bu veri setleri, metinler, görüntüler, sesler veya diğer dijital içerikler olabilir. Yani, AI platformları, bu verilerden kalıplar ve ilişkiler çıkarır, kurallar oluşturur ve bir komuta yanıt verirken yargılar ve tahminler yapar. AI modelleri, genellikle telif hakkı olan içeriklerle eğitilir. Bu da, yapay zekanın bu içerikleri kullanarak yeni eserler üretmesiyle telif hakkı ihlallerine yol açabilir. Örneğin, bir dil modeli, telif hakkı olan metinleri kullanarak yeni cümleler veya hikayeler yaratabilir. Doğal olarak telif hakkı sahiplerinin rızası olmadan bu verilerin kullanılması, dava konusu olabilir. Örneğin, dünya çapında bilinen bir görsel medya şirketi olan Getty Images, bir yapay zeka firması olan Stable Diffusion'un geliştiricilerine karşı, kendi lisanslı fotoğraflarının izinsiz kullanımı nedeniyle dava açmış durumda. Aynı şekilde, Andersen v. Stability davasında Sarah Andersen, Kelly McKernan ve Karla Ortiz adlı sanatçılar, 2022 sonlarında, Stability AI, Midjourney ve DeviantArt gibi yapay zeka platformlarına karşı bir sınıf davası başlatmıştır. Dava, bu AI platformlarının sanatçıların telif hakkıyla korunan eserlerini, izin almadan, AI modellerini eğitmek için kullandığı iddiasıyla açılmıştır. Buradaki temel sorun yapay zeka tarafından yapılan yazı ve eserlerin ne derece türev eser olup olmadığı ile ilgilidir. Davacılar, AI tarafından üretilen eserlerin, kendilerine ait telif hakkı altındaki eserlerden türevlendirildiğini ve bu yüzden telif hakkı ihlali oluşturduğunu, çünkü bu eserlerin yeterince orijinal veya dönüştürücü olmadığını ileri sürmüşlerdir. Temel sorun, AI tarafından üretilen eserlerin ne derece türev eser, ne derece adil kullanım olduğunu tespit etmekle ilgilidir.

 

Her ne kadar bu tür davalar halen yargı sürecinde olsa da yasal belirsizlikler durumu iyice zor hale getirmektedir. Bu da oldukça subjektif bir değerlendirmeye neden olacak unsurlar içeriyor. Ayrıca, AI tarafından üretilen eserlerin sahipliği belirsizdir. Telif hakkı kanunları, insanlar için bir çerçeve çizerken, AI'nin ürettiği içerikler için net yasal çerçeveler sunmuyor. Halen mahkemeler, mevcut yasaların nasıl uygulanacağı konusunda bir içtihat oluşturmuş değil.

 

AI tarafından üretilmiş eserlerin sahipliğine dair belirsizlikler ve eğitim verilerindeki lisanssız içeriklerin yanı sıra tartışılan diğer bir konu da, kullanıcıların, yani bizlerin, AI tarafından üretilen eserleri kullanımımız sırasında ne derece telif haklarını ihlal ettiğimizdir. Bu konular hala tartışılmakta olsa da yapay zeka kullanımında etik değerlere bağlı kalmakla her zaman riskleri minimize edeceğimizi söyleyebiliriz. AI geliştiricilerinin de, eğitim verilerinin kaynağı hakkında şeffaf olması ve kullanılan verilerin kaynağını ve lisans durumunu açıkça belirtmeleri gerekmektedir. Teknolojinin hızla ilerlediği bu çağda hukuk kurallarının çoğu zaman sorunlara zamanında çözüm bulamaması ve geriden gelmesi de ayrı bir sorun olarak üzerinde düşünülmesi gerekmektedir.

Yorum