Zeytincilik, kırsal kalkınmada çok yönlü bir rol oynar ve bu rol, ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel açılardan incelenebilir. Bu sektör, birçok ülkenin kırsal kalkınma stratejilerinde önemli bir yer edinmiştir; çünkü zeytincilik, sadece bir tarım faaliyeti değil, kırsal yaşamın dokusunu şekillendiren bir ekosistemdir. Zeytincilik, kırsal bölgelerde yaşayan birçok aile için vazgeçilmez bir gelir kaynağıdır. Zeytin ve zeytinyağı üretimi, iç ve dış pazarlarda değerli ürünler olarak satılır ve ihracat, ülke ekonomisine döviz kazandırır. Özellikle, zeytinyağı ihracatı, ekonomik büyümeyi destekler. Zeytin bahçelerinin bakımından pazarlamaya kadar uzanan süreçler, kırsal alanlarda hem sezonluk hem de sürekli istihdam fırsatları yaratır. İş olanaklarının kısıtlı olduğu yerlerde bu, yaşamsal bir önem taşır. Zeytincilik, sosyal dokuya da katkıda bulunur. Küçük çiftçiler, kooperatifler ve aile işletmeleri, zeytincilik aracılığıyla girişimcilik fırsatları yakalar. Bu, toplulukların sosyal sermayesini artırır ve sosyal bağları güçlendirir. Ayrıca, eğitim ve bilinçlendirme programları, üreticilerin modern tarım teknikleri ve sürdürülebilir uygulamalar hakkında bilgi sahibi olmasını sağlar. Zeytin ağaçları, biyolojik çeşitliliğin korunmasında büyük rol oynar. Zeytinlikler, çeşitli canlı türlerine yuva sağlayarak ekosistemin bir parçası olur. Ağaçlar, toprak erozyonunu önler, su tutma kapasitesini artırır ve böylece çevresel sürdürülebilirliğe katkıda bulunur. İklim değişikliğine karşı mücadelede, zeytin ağaçlarının karbon tutma kapasitesi ve kuraklığa dayanıklılığı da önemli bir avantajdır. Dünya zeytinyağı üretiminin büyük kısmı Akdeniz havzasında, özellikle de Avrupa Birliği ülkelerinde gerçekleşir. İspanya, İtalya, Yunanistan ve Portekiz, bu üretimin ana merkezleridir. Türkiye, dünyada zeytin ve zeytinyağı üretiminde önemli bir yere sahiptir. Ülke, zeytin ağacı varlığı ve üretim alanı açısından dünya sıralamasında ilk sıralarda yer alır. Ancak, zeytinyağı ihracatında markalaşma ve ambalajlama konularında yeterli seviyeye ulaşamamıştır. Zaman zaman dökme zeytinyağı ihracatına yasak getirerek iç piyasadaki fiyat dengesini korumaya çalışır. Bu, özellikle yurt içi talebin yüksek olduğu dönemlerde uygulanır. Ambalajlı ürün ihracatı ise genellikle serbesttir. Son yıllarda üretimde de artışlar yaşanmaktadır, Üretimdeki artışa paralel olarak tüketimde benzer bir artış görülmemektedir ve kişi başı tüketim düşüktür. Bu da iç talebin de gelişime müsait olduğunu göstermekte ve üretim potansiyelini daha da çekici hale getirmektedir. Türk zeytinyağı, kalite açısından dünya standartlarında olmasına rağmen, markalaşma ve pazarlamadaki yetersizlikler, üretim ve ihracat gelirlerini ve uluslararası tanınırlığı etkilemektedir. Türkiye, zeytinyağı piyasasında daha büyük bir rol oynamak için markalaşma, kalite kontrolü ve pazarlama stratejilerini geliştirmeli ve aynı zamanda iç tüketimi artırmak için çalışmalar yapmalıdır. Dünyadaki zeytinyağı piyasalarının dinamik yapısı, Türkiye'nin bu alanda fırsatları değerlendirerek pazar payını artırabileceğini göstermektedir.