Depremin merkez üslerini her ne kadar Kandilli Rasathanesi belirlese de sarsıntının ana noktasını halkın beynine enjekte edenler genelde basın kuruluşlarıdır.Hiç unutmam… 2003 yılında Urla açıklarında meydana gelen depremin adı, benim haberlerimle bir anda "Seferihisar depremi” olmuştu. Depremi Seferihisar’a mal etmemizin nedeni de Turabiye mahallesinin üst tarafındaki deprem evlerinin bir an önce tamamlanmasını sağlamaktı. Sağ olsunlar, o dönemdeki haber müdürlerim Tevfik Tortamış ve Rıdvan Kaynar’ın destekleriyle Yeni Asır’da yayınladığımız ve manşetten verdiğimiz haberler sonucunda sarsıntının merkezinin Urla olduğu unutuldu, hafızalara Seferihisar depremi olarak yerleşti.Buna 17 ve 21 Ekim 2005 günlerinde Ege Denizi açıklarında meydana gelen 5.6 ile 5.9 büyüklüğü arasındaki depremler eklenince ilçemizin adı artık deprem ile yan yana anılır oldu. Bu depremlerin çevrede de hissedilmesi sonucunda bir Aydın’da diğeri İzmir Yeşilyurt’ta iki kişinin kalp krizinden ölmesi, yine Seferihisar depremine fatura edildi. Biz deprem evlerini tamamlattık, anahtarları hak sahiplerine verdirdik ama işin rengi giderek değişti.Haber peşinde koşarken ve Seferihisar’daki deprem konutlarının bir an önce tamamlanmasını amaçlarken sonraki yıllarda ilçeye gelen yatırımcıların, "Seferihisar deprem bölgesiymiş” şeklindeki ön yargılarını yıkmak için ter dökeceğimi nereden bilebilirdim ki…Üstelik gazetecilikten para kazanmıyor, geçimimi emlak danışmanlığından sağlıyordum. Yeni Seferihisarlılara ‘’Bölgemiz depremin merkezi değil’’ derken İstanbul, İzmir, Manisa ve Aydın’da da depremlerin olduğunu anlatıyordum. Şimdi de depremin ana merkezi Yunanistan’ın Samos adası yakınları olmasına rağmen TV’lerin habercileri, sarsıntının adını yine "Seferihisar depremi" koydular. Demek ki depremle bir anılmak Seferihisar’ın kaderi…İNŞAAT MÜTEAHİTLERİMİZE YILDIZLI 10Ege Denizi’nde meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depreme en yakın yerleşim yeri Seferihisar olmasına rağmen ilçemizde tek bir binanın bile hasar görmemesi, Seferihisar’da yapılan konutların ne kadar sağlam inşa edildiğini gösterdi.Merkez üssü Samos adası yakınları olan deprem Seferihisar’ı, Urla’yı, Narlıdere’yi, Hatay’ı, Konak’ı es geçerek, gitti Bornova ve Bayraklı’yı vurdu. Hani deniyor ya, "Deprem öldürmez, çürük binalar öldürür” diye… İşte tam da bu cümlenin kanıtı oldu yaşanan bu felaket.Burada 10 yıl içerisinde Seferihisar’ı baştan sona yenileyen tüm inşaat müteahhitlerine ne kadar teşekkür etsek azdır. Kısacası ilçeye bina yapan tüm müteahhitler, sınavdan yıldızlı 10 puanla geçtiler, hepsinin ellerine sağlık.TSUNAMİ TURİZMİDepremin ardından Sığacık’ta meydana gelen tsunami felaketinde bir can kaybı yaşanırken iş yeri, yat ve balıkçı teknelerinde on milyonlarca liralık zarar meydana geldi. Burada Tsunamide kaybettiğimiz Laike Erçetin’e Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun.Kısacası Sığacık ve Bayraklı depremin en acımasız yüzünü yaşadı. Başta AFAD olmak üzere, onlarca canı kurtarmak için gecesini gündüzüne katan kahramanlarımıza minnettarız.Ancak, tsunami nedeniyle denize düşen araçlar ile denizin dibine gömülen tekneler karşısında selfi yaparak hatıra fotoğrafı çekenlere ne demeli…Depremin ertesi günü, hatta sonrasında Sığacık sahillerinde hatıra fotoğrafı çekenler tsunami alanını ana baba gününe döndürdü. Kalabalıktan adım atacak yol bulunamazken bazı insanların gülümseyerek poz vermelerini anlamak mümkün değildi.Biz nasıl bir toplum olduk, nasıl böyle kalın yürekli insanlar haline geldik hakikaten anlaşılır gibi değil…Yani, bir yandan insanların milyonluk yatları zarar görürken, diğer yandan evlerin geçimini sağlayan balıkçı tekneleri ile binlerce liralık araçlar suya gömülürken, hangi yürek gülerek poz verir,hakikaten anlamak zor. Çok ama çok yazık…