24 Mayıs 2025, Cumartesi Yeni Haber
Haber Girişi : 23.05.2025

İZMİR’DE OLMANIN KEYFİ

"Şimdi İzmir’de sabahın sekizi Karşıyaka’da,Alsancak’ta, Güzelyalı’da Bir ağ dolusu balık gibi gençliğimizi Daha yeni çıktık denizden, rüzgarlarımızı da…” (C.Külebi -Şimdi İzmir’de)

“Şimdi İzmir’de sabahın sekizi

 Karşıyaka’da,Alsancak’ta,

 Güzelyalı’da

 Bir ağ dolusu balık gibi

 gençliğimizi

 Daha yeni çıktık denizden,

 rüzgarlarımızı da…”

       (C.Külebi -Şimdi İzmir’de)

Kavafis’in dediği gibi; nereye gitsem arkamdan gelen şehirde,İzmir’imdeyim.

Nasıl bıraksın ki peşimi?

Sanırım 1954’de,rahmetli annem ve babamla ilk filmimi orada seyretttim.

Basmane’de,sonradan yanan İkbal Sineması’nda…

İlk film için ne seçim ama:

Sanırım 1952 yapımı:

Sefiller”…

Uzun mu uzun…Siyah beyaz.

“Basmane’de Gaziler  

Caddesi’ne

kırık çocukluğumu götürdüm…”

       (A.İlhan-Gaziler Caddesi)

İlk çocukluğum, Mezarlıkbaşı ile Dönertaş arasında bir ‘Aile Evi’nde geçti…

Her oda bir aile…

Türkü,Rumu,Sefarat’ı…

Müslümanı,Hristiyanı,

Yahudisi…

Aynı aile evinde kalan dede dediğim büyük dayımın tembihi:

“Al şu parayı ekmek al.

Ama mutlaka Muzafferiyet-i Milliye fırınından!..”

Niçinini o zamanlar bilmiyordum ama Atatürk Lisesi’nde,hocam H.Garra Sarmat,eliyle kısa kesik dikleşmiş saçını tarayarak,

Ş.Kurdakul’un şiirini okuduğunda artık çoktan anlamıştım:

“…Bir deniz ansıyorum 

Bizim körfezin denizi

Özgür,alabildiğine özgür ve zeybek

Bir adam görüyorum harmandalı

Çok adam görüyorum kavgada

Elleri yukarı,başları yukarı

Yaprak mı dökülürmüş İzmir’in kavağında…

İzmir içinde Amerikan neferi

Yiğit olan evinde duramaz gayri…”

(İzmir’in İçinde Amerikan Neferi)

Sonra,oturduğumuz Karafatma Dağı’ndan

(Yeşilyurt) Zincirlikuyu ‘ya;

tarlaların,bağ ve bahçelerin arasından yaklaşık bir saat yürüyerek,küçük bir bağ evi iken,Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanarak okula dönüştürülmüş ilkokula gidiş…

Ortaokul? Daha da zoru…

Dağı aşıp Üçyol’a yürüyüş,oradan sanırım İzmir’in en uzun merdivenleriyle Karataş’a iniş…

Hadi neyse…

Ya çıkışı?..

Neyse,Atatürk Lisesi’ne giderken otobüs seferleri çoktan başlamıştı…

Ardından Yeşilyurt’a ilkokul da,ortaokul da,lise de yapıldı yapılmasına…

Ama bizim kuşak!..

Çocukluğumda çok iyi anlamıştım; merak korkudan üstün olabiliyor…

Hisarönü’nde çalıştığım kebapçı’nın üst katında,iki sıra tabureyi yan yana dizerek yatıyorum.

Gece tüm esnaf gittikten sonra,kör testereyle adam kesilse kimse duymaz.

Karanlık sokaklar…

Korkuyu kovmak için,bağıra bağıra türkü söyleyerek Hatuniye’ye yazlık sinemaya gidip dönüş…

“İzmir’in denizleri koskocaman 

çocuklar uzatır ayaklarını denize

mide keser ayaklarını kaçarlar

sevine sevine…”

               (E.Cansever-İzmir’in 

                 Akşamları)

Ya hemen hiç kaçırmadığım Göztepe’nin maçları?..

Atletiko Madrid ‘i 3-0 yendiğimiz maç unutulur mu?

Bombacı Halil’in penaltısı?..

1967’ miydi?..

Ve öğretmenlik…

Töb-Der yöneticiliği,

başkanlığı yılları…

Eğitimin demokratikleştirilmesi için savaşım…

Emekten,demokrasiden;

özgürlük,adalet,barış ve hukuktan yana mücadele yılları…

Müdafaa-i Hukuk kavramı ilk kez İzmir’de kullanılmadı mı?..

Ateşten gömleğin giyilerek işgale karşı direniş…

İlk  kurşun…

Ulusun ateşle imtihanı…

Ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonlandığı kent…

 

Bu kez, Nuran ve ben 19 Mayıs’da indik İzmir’e…

 

O gün Gündoğdu Meydanı,

milyonluk insan seliyle,

kıpkırmızı bir gelincik tarlası gibiydi…

İzmir’de olmanın keyfi…

 

Muammer Toprakcı

Yorum