Avustralya’da ‘25 Nisan Anzak Günü’, resmi tatil. En küçük yerleşim birimlerinden tüm kentlere değin her yerde, çok erken saatlede sabah ayiniyle başlayıp, gün boyu devam eden törenler,resmi geçitler, etkinlikler düzenlenir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da,Melbourne ve Sydney’de Türk kuruluşlarının düzenlediği etkinlikler de yapıldı. Sydney’deki etkinliklerde Türkiye’den gelen konuklarımız da vardı. Mersin Üniversitesi, Çanakkale Savaşlarında yaşamlarını yitirmiş Türk ve Avustralya’lı askerlerin torunlarını bir araya getirmek için bir girişim başlatır. Covit salgını nedeniyle ertelenen etkinlik,bu yıl gerçekleşti. Büyük dedelerini Çanakkale’de şehit vermiş beş gencimiz,Mersin Üniversitemizden iki öğretim görevlisiyle birlikte Sydney’e geldiler. Mavi Dağlar’ın (Blue Mountains) içinde,yeşillikler arasına saklanmış ve Eceabat’ın da kardeş şehri olan Oberon’da, Çanakkale’de yaşamlarını yitirmiş büyük dedelerin torunlarıyla bir araya geldiler. (Seneye de Avustralya’lı gençler Mersin’e gidecekler.) Konuklarımıza ev sahipliği yapan sevgili Mehmet Evin başkanlığındaki ‘TurkuOz’ kuruluşunun düzenlediği toplantıda da önce,Mersin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Koray Gidirişlioğlu’nun, “Çanakkale Savaşları: Mustafa Kemal Etkisi” konulu sunumunu dinledik. Ardından, “Gallipoli Soup” isimli kitabın tanıtımı vardı. Kitabın yazarı Tim Knight konuşmasına,kitabı yazmasına neden olan olayı anlatarak başladı: Tim, eşi ve beş çocuğuyla Türkiye’de,Çanakkale Savaşlarının yapıldığı topraklarda,Gelibolu’dadır. 8 yaşındaki kızı Lara sorar: “Babacığım anlayamıyorum. Avustralya’lılar savaşmak için taa Türkiye’ye neden gelmişler? Çok aptalca değil mi?” Lara’nın bu sorusuyla başlayan kitab, Atatürk ‘ün savaşta yaşamlarını yitiren Anzak askerleri ve anneleri için verdiği ve : “…Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra,artık bizim evlatlarımız olmuşlardır…” söyleviyle biter… (Avustralya’nın en yaygın kulübü, Muharip Gaziler Kulübü ‘RSL’ dir. Yıllar önce,başta sevgili Mehmet Evin’in çabalarıyla, 50’den fazla RSL kulübünün girişine Atatürk’ün bu söylevinin plaketlerini yerleştirdik. Bu etkinlik Avustralya ile sınırlı kalmadı,Yeni Zelanda’ya da taşındı…) Melbourne’de ise; yazdığı kitaplarla Avustralya’lıların savaşa,Türklerin açısından da bakmalarına katkıda bulunan değerli dostum Vecihi Başarın’ın çabaları sonucu, doğduğu kasabada anıtı yapılan Dr. Charles Ryan’ın belgeselinin ilk gösterimi vardı. Kim mi Dr.Ryan? Kendi anlatımıyla: “Avustralyalı genç bir cerrah olarak önce Osmanlı ordusunda,Abdullah Paşa kumandasında Türk-Sırp savaşına sonra da ölümsüz Gazi Osman Paşa ile Plevne Kuşatması’na katıldım. Üçüncü muharebede çok kötü yaralanmama rağmen Plevne’den çıkmayı başardım. Ardından Erzurum’a gönderildim.Gazi Muhtar Paşa ve Kurt İsmail Paşa’nın kumandasında Ruslara karşı yapılan savaşta görev aldım.” Lakabı Plevneli Doktor olan Dr.Ryan, başta Mecidiye olmak üzere bir çok nişanla taltif edilir… Çanakkale Savaşları sırasında ise, bu kez Avustralya ordusunun doktorudur… Hiç çıkarmadığı Osmanlı nişanları Anzak komutanlarını rahatsız edince de onlara şu yanıtı verir: “Bu madalyaları ben,Osman Paşa’nın emrinde cesur Türk askerleriyle birlikte savaşarak kazandım.40 yıl sonra bugün onlara karşı savaşıyorsam bu Plevne’de silah arkadaşlığı yapmaktan onur duyduğum Türklere bir düşmanlık nedeniyle değil, sadece asker olarak aldığım emri yerine getirmem nedeniyledir …” (Sevgili dostum Vecihi Başarın ile de; Avustralya ve Yeni Zelanda başbakanları,savunma bakanları ve genelkurmay başkanlarının da katıldığı, Çanakkale Savaşlarının 90. yıldönümünde birkaç gün Gelibolu’da konuk olarak bulunup, o topraklarda aynı havayı birlikte solumuştuk…) Sydney’de,Tim Knight’ın torunum Aydın adına imzaladığı kitabı, Atatürk’ün söyleviyle bitiyordu. Yanıt, evlatlarını Gelibolu’da bırakan anneler adına bir annenin Atatürk’e gönderdiği mektuptu: “Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını,alicenap sözleriniz hafifletti. Gözyaşlarımız dindi… Yavrularımızın sonsuz uykularında,huzur içinde dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa bizler de kendilerine Ata demek istiyoruz. Çünkü,yavrularımızın mezarı başında söylediğiniz sözler, ancak bir öz babanın sözleri gibi yüce,ilahi. Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan büyük Ata’ya tüm analar adına şükran,sevgi ve saygıyla…” Atatürk’e bir mektup da Mecidiye nişanlı Avustralya’lı doktor Charles Ryan yazmıştı. Yazı onun satırlarıyla sonlansın: “Türkiye’nin eski ve samimi bir dostu olarak,Türkiye’nin dirilişinde,tatmin edici bir barışın sağlanmasında üstlendiğiniz önemli görevde size en içten tebriklerimi sunmak için bu satırları yazma cesaretini buluyorum. Sizin faaliyetleriniz ve birliklerinizin muhteşem tutumu olmasaydı,Türkiye’nin durumu çok acınası bir halde olabilirdi. Şimdi Türkiye’nin dünya ülkeleri arasında eski ve mağrur yetini geri kazanma yolunda olduğunu görüyorum…” Bu acıların bir daha yaşanmaması dileğiyle… Muammer Toprakcı