Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ANAVATAN Partisi’ni kurarken, memleketi 12 Eylül öncesinin kardeş kavgalarından kurtarmak için ‘Dört eğilimi birleştiriyoruz’ diyerek yola çıkmıştı. Yani sağcıyı da solcuyu da ümmetçiyi de milliyetçiyi de içtenlikle kucaklamıştı.Bugün bile bazı siyasetçilerin, "Haydi canım sen de… O Özal’ın balonuydu” dediği yaklaşım aslında hayata geçmiş, herkes birbirine kardeşçe sarılmıştı.Rahmetli Özal’ın, iktidarı döneminde pek çok hatası olsa da özellikle liberal ekonomi adı altında milli ekonomiyi batırsa da kardeş kavgasının önlenmesindeki çabası asla inkar edilemezdi.Ortaokul, lise çocuklarını devrimci, ülkücü, akıncı diye ayıran eğitimciler, polisler, sendikacılar, ellerine silah, fırça tutuşturdukları gençlerin, özünde birer kardeş olduklarını biraz 12 Eylül İhtilali biraz da Özal sayesinde anladılar.Daha önce kahveleri ayıran, mahalleleri kurtarılmış bölge ilan eden kesimler, aynı kahvehaneyi, aynı mahalleyi paylaşmayı, birlikte voleybol, futbol oynamayı Özal döneminde öğrendiler.İNAT EDENLER DE OLDUAma özellikle küçük merkezlerde memleketin ihtiyacı olan ‘kardeşlik ve dostluğu’ anlamayan veya anlamak istemeyen politikacıları da gördük.Bunlar eski kavgaları körükleyerek, seçim kazanma senaryolarını ‘düşmanlık’ üzerine kurarak, insanları kutuplaştırmayı başardılar. Gençleri karpuz gibi ikiye böldüler. Böyle dönemleri Seferihisar’da da yaşadık, şimdi de ülke genelinde yaşıyoruz.Tunç Soyer’in başkanlığı döneminde bu ayrımın Seferihisar’da ortadan kalktığını, kaldırıldığını, ilçede artık insanların birbirlerine düşmanca bakmadığını, hoşgörünün hakim olduğunu gördük. Bunda elbette seçim sürecinin ve gergin ortamın geçmiş olmasının etkisi vardı ama bu gelişmedeki asıl etken Tunç Soyer’in sakin kişiliği idi.Bunun gerçek olduğunu, bu ifadeleri seçim öncesinde Tunç Soyer propagandası yapmak amacıyla kullanmadığımı sağduyu sahibi bütün Seferihisarlılar bilir.YENİ BİR DÖNEM30 Mart’ta sandığa gideceğiz. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İl Genel Meclisi, muhtarlıklar, Seferihisar Belediye Başkanlığı ve meclis üyelikleri için oy kullanacağız. Sandıktan bir parti, bir partinin başkan adayı zaferle çıkacak.Diğerlerine de ‘seçimin mağlupları’ diyeceğiz. Burada seçimlere yaklaşım 65 gün kala, benim seçilecek olan bölgemizdeki tüm belediye başkanlarına ağabeyleri yaşında bir gazeteci olarak birkaç tavsiyem olacak._ Yerel yöneticiler, gençlerimizin siyasi düşüncelerinden dolayı birbirlerine düşman olmasına yol açacak davranışlardan uzak durmalı, aynı sokakları paylaşan, aynı havayı soluyan, aynı suyu içen çocukların, birbirlerini kardeşçe kucaklamalarına fırsat yaratmalıdır._ Özellikle de iktidar partisinden başkan seçilen yöneticiler, bu fırsatı ilçelerine veya illerine hizmet, yatırım getirilmesi için kullanmalı, bakanlıkları, müsteşarlıkları komşu kapısı yapmalıdır.İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni kazanan partinin mensubu olarak sandıktan çıkan belediye başkanları da Konak’ı komşu kapısı yapmalı, Büyükşehir Belediyesi’ndeki daire müdürlüklerini ilçelerine hizmet getirmeleri için yıpratmalıdır._ Spor, Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda sağlıklı bir neslin oluşumuna hizmet için yapılmalı, birtakım hesaplara, özellikle de gençlerin kamplaşmasına alet edilmemelidir._ Şehremini yani kenti yönetenin, rakibi de olsa kimseye küsme, kin gütme veya öç alma gibi bir lüksü olamaz. Muhalifleri de dahil olmak üzere herkesi kucaklaması hem insani görevdir hem de memleketinin menfaati bunu gerektirir._ Belediye başkanları, bulunduğu makamı kişisel çıkarları için kullanan müdürlerinin asla hamisi, koruyucusu olmamalı, onlara kişisel işlerini yaptırarak maiyetindeki elemanına gebe kalmamalıdır._ Belediye başkanları seçimle gelmiş olsalar da mevki ve makamlarının geçici olduğunu hiçbir zaman unutmamalı, başkanlıktan ayrıldıktan sonra da vatandaşlarının yüzüne bakacaklarını bir an bile akıllarından çıkarmamalıdır.Benden önermesi…Dinleyip dinlememeleri kendilerinin bileceği bir iş. Ben sadece üzerime düşen vazifeyi yerine getirdim. Gerisi onlara kalmış…