Nuran ile Sicilya’dayız. Hem de mitolojiye göre; Zeus’un yenip Etna’nın altına hapsettiği canavar Typhoeus’un, kendini kurtarmak için öfkeyle çırpındığı, dağı sarsıp salladığı; bu yüzden de Etna’nın bir kez daha, dumanlarını püskürtüp lavlarını akıttığı,adanın üzerine kara küllerini döktüğü, volkanın yine aktif olduğu bugünlerde!.. Sicilya, İtalya çizmesinin ayak bölümü. Akdeniz’in neredeyse tam ortasında, en büyük adası… İtalya,1871’de birleşik bir krallık haline gelse de,eski bölge ve kent devletleri topraklarında yaşayanlar kendilerini hala, o kent ya da bölge ismiyle tanımlamayı yeğliyorlar… Adadakilere sorduğunuzda da Sicilyalı’dırlar… Konumu gereği; Yunandan Araba, Romadan Normana, Kartacadan İspanyola…nice uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir ada… Her biri iz bırakıp, kültürlerini birbirlerine aktararak, içlerinde eriterek gelmiş, geçmişler… Bu dillerine de yansımış. Gelip geçen kültürler sözcüklerinden de bırakmışlar… Bu karışımın izlerini, daha koyu tenli olmaları gibi, Sicilyalıların fiziksel özelliklerinde de görebiliyorsunuz… Bayrakları bile ilginç: Kafadan bacaklı bir kadın fiğürü!.. Eh!.. Akdeniz olur da bizsiz olur mu?.. Yüzyıllar öncesinden bir halk ezgisi taa bugünlere ulaşmış: “Alarm!Alarm! Çanlar çalıyor! Türkler sahile çıkıyor… Silahları kapıp koşun gençler İhtiyacımız var herkese Ve cesarete…” Daha ilkokul üçüncü sınıfta, bir okuma parçası sayesinde, Sicilya olduğunu bilmeden tanıştım adayla… Adadaki zalim ve zorba Sirakuza kralı, halka kan kusturmaktadır.Kralı devirip halkı bu zulümden kurtarmak isteyen bir devrimci, yakalanarak idama mahkum edilir.İdam öncesi son arzusu sorulduğunda da, kızkardeşinin düğününe gidip mutluluğunu paylaşmak için üç gün izin ister. Kral uygun görmeyince de, mahkumun en yakın arkadaşı öne atılarak; onun yerine kendisini hapsedip, şayet geri dönmezse de kendisini asabileceğini söyler. Arkadaşını rehin bırakan idam mahkumu, kızkardeşinin düğününe katılır.Dönüş yolunda hava patlar.Şiddetli fırtınalar,sağanak yağmurlar, seller,yıkılan köprüler… Tüm bu zorluklarla mücadele ede ede,tam arkadaşının boynuna ipin takıldığı anda yetişen mahkum bağırır: ‘Durun,geldim,geldim!..’ Böylesine güçlü bir dostluk bağından etkilenen kral da idam mahkumunu affeder… Bir çocuk olarak bu öykü beni ve en yakın arkadaşımı öylesine etkilemiş ki, bu dostluk bağını öiümsüzleştirdik. Sicilya sayesinde, 66 yıldır bir kan kardeşim var… Ardından Sicilya bir kez daha hayatıma girdi… En sevdiğim futbolcu Metin Oktay, adadaki Palermo’ya transfer olmuştu… Geçmişe uzanıverin… Hepimiz yine çocukken öğrenmedik mi?.. Suya batırılan cismin taşırdığı suyun ağırlığı kadar, kendi ağırlığından kaybettiğini hamamda farkedip; “Evreka…Evreka…”diye bağıra bağıra, Arşimet hangi kentin sokaklarında koşuyordu?.. Adadaki Sirakuza değil mi?.. “Godfather”i (Baba) hatırlatmayım bile… Hangimiz Mario Puzo’nun kitabını okumadık ki… Çekilen filminde, Don Carleone’yi (Marlon Brando) hangimiz seyretmedi ki… Ama ilginçtir; Goethe: “İtalya ruhunu anlamak için Sicilya’yı görmek gerekir”dediği halde, o kadar İtalya yolculuğunda yolumuz Sicilya’ya düşmemişti… Kısmet kaynar sıcak, annenin yine doğum yaptığı (yerel halk için Etna yanardağı’na ‘anne’ ve aktif olduğunda da ‘anne yine doğuruyor!..’diyorlar.) bugüneymiş… Bu akşam,’Baba’ filmini bir kez de Sicilya’da seyredip, Sicilya ile ilgili bir diğer yazıyı da ona ayıralım… Muammer Toprakcı