30 Aralık 2024, Pazartesi Yeni Haber
Haber Girişi : 3.12.2015

Soyer’den Nişancı’ya sert yanıt

Bugün Yeni Asır gazetesinde Hamit Nişancı‘nın Seferihisar‘da gerçekleşen satışlarla ilgili açıklamalarına Belediye Başkanı Tunç Soyer‘den çok sert açıklamalar geldi. Nişancı’nın belediyenin bütün gayrimenkullerine haciz koydurma çabası, belediyede hırsız var söylemine mahkemede hesaplaşacağız diyen Başkan Soyer, “Belediyenin satmış olduğu araziyi Nişancı’nın en yakın arkadaşının satın aldığını vurgulayarak, “Sattırmam dediğin yeri en yakın arkadaşlarından biri, geçmiş dönem meclis üyen satın alacak. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dedi.

İşte o açıklama:

Sayın Nişancı;
Yeni Asır’ın bugünkü manşetine (Satışlar Soyer’in borçlarına gitti) çok memnun olmuşsunuzdur. Ancak bu haberin içinde çok fahiş gerçekdışılıklar olduğu için düzeltmek gerek.
Hatta manşet şöyle olabilirdi: ‘Soyer, Hamit Nişancı’nın borçlarını Ödedi’.
Seferihisar Belediyesi’nin SGK’ya 17.5milyon, Vergi Dairesine 14.5 milyon olmak üzere yaklaşık 32 milyon TL borcu var. Bu borcun 21 milyonluk kısmı 2009 öncesinden geliyor.
Yani o borç varken henüz Tunç Soyer belediye başkanı olmamış. Yani o koltukta Hamit Nişancı oturuyor. Yani, bugün yapılan satışla tahsil edilen 19.5 milyon lira daha, Hamit Nişancı’nın döneminde oluşan borcunu kapatmıyor ki Soyer’in borçlarına gitsin. Kısaca, yaratmak istenilen algı tamamen gerçek dışı olduğundan, düzeltme ihtiyacı duydum.
Yazmaya başlamışken, düzeltmek gereken başka noktalar da var, onlara da değineyim.
Belediyenin parası çarçur edildi derken bazı örnekler vermişsiniz;
Ancak 7 yıldır, yurtdışında tek bir uluslararası festivale katılmadım. 5 kişinin yaptığı iş 50 kişiye yaptırılmıyor, bir örnek gösteremezsiniz. İddianız gecesini gündüzüne katan işçi kardeşlerimin alınterine hakarettir, haksızlıktır.
Mandalina festivaline İzmirliyi davet etmemizin de İzmir Büyükşehir belediye başkanı olmak istememizle ne alakası var anlamadım. Ama söylenenler aslında insanın kendisini ve niyetlerini ele verir çoğunlukla.
Doğru; çok defa yurtdışına gittim ama bu gidişlerin tamamı oralarda yapılan toplantılara katılmak ve Seferihisar’ı tanıtmaya çalışmak içindi. Siz yurtdışına çıkmanın, festival, yeme-içme, eğlence dışında bir gerekçesi olamayacağını zannettiğiniz için herkesin olsa olsa o amaçla gideceğini zannediyorsunuz. Yani herkesi kendiniz gibi zannediyorsunuz. Yurtdışına, korumalarla Çeşme’ye gidilir gibi gidilmiyor. Aslında bunu sık sık yapıyorsunuz.

Biz, başkan olarak seçildikten sonra, eskilerin deyimiyle ‘Devri Sabık’ yaratmamak ve mevcut kutuplaşmaları aşmak için bizden önce yapılanlarla ilgili herhangi bir yasal girişimde bulunmayacağımızı duyurduk. Yoksa, pavyon partileri, ihalelere yapılan müdahaleler, yönetimdeki zaafiyetler, onlarca dedikodu başka hiçbir şey yaptırmayacak kadar çoktu ve oradan bir ‘barış’ ta çıkmayacaktı. Biz de zamanımızı, enerjimizi o hesaplaşmaya ayırmak yerine, hepsini Allaha havale edelim biz kendi işimize bakalım dedik. Ama anlaşılan bazı insanlar, zarafeti zaafiyetle karıştırıyor.
10 yıllık başkanlık döneminde, 69 adet gayrimenkul satışı yapan bir başkan şimdi aslan kesilmiş Seferihisar’ı sattırmam diyor.

İnsan bunu söylerken ya hafıza kaybı yaşıyordur ve derhal tedavisi gerekir ya da vicdanını ve utanma duygusunu kaybetmiştir, bunlar da ilki kadar vahimdir.
İktidarı, ceberrutluk etmek için bir araç gibi görenler çok yanılıyorlar. Çünkü Kanuni’ye bile kalmayan dünya kifayetsiz muhterislere hiç kalmaz.

Borçlar nedeniyle belediyeyi iş yapamaz hale getirmek için önce kamu kurumlarına baskı yapacaksın. Tüm malvarlığına hacizler koyduracaksın. Onları köşeye sıkıştıracak, nefes almak için iki gayrimenkulü satışa çıkaracaksın, bu defa da sattırmamak için dava açacaksın, bir yandan da popülizmin en ucuzuyla kahramanlık yapmaya soyunup, ‘sattırmam da sattırmam’ diye bas bas bağıracaksın. Üstelik, sattırmam dediğin yeri en yakın arkadaşlarından biri, geçmiş dönem meclis üyen, partinin yerel yönetimlerden sorumlu başkan yardımcın satın alacak. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Bu durumdan bir şey anlayan varsa lütfen bizlere de anlatsın.
Ama uzatmadan sadede geleyim.
‘Her şer’de bir hayır vardır’ derler. Sayenizde Belediyemizin tüm borçlarını temizliyoruz ve kuşlar gibi hafifleyip dolu dizgin koşmaya, çalışmaya devam edeceğiz. Yine bütün işimiz gücümüz, Seferihisar’ı, dünyanın gündemine taşımak, insanlarının refahını arttırmak olacak. Bence artık bizle uğraşmaktan vazgeçin.

Yolsuzluk, hırsızlık (Bu arada, ‘Seferihisar Belediyesinde hırsız var’demişsiniz, bununla ilgili olarak yargıda hesaplaşacağız.) yapmadığımıza göre, borçlar da bittiğine göre, bir şey bulamayacaksınız. Bence gücünüzü, Seferihisar için bir şeyler yapmaya çalışmak için kullanın. Hepimiz faniyiz. Anılacaksak, ‘o ona bunu dediyle’ değil, ürettiklerimizle anılalım.

1)Bir ilkemi sizinle paylaşmak istiyorum. 2009 seçimlerinden önce son mitingte, ‘sadece haramiler ve hırsızlarla aramda kalın kırmızı bir çizgi olacak onun dışında herkesi kucaklayacağım’ demiştim. Bu sözlerimin gereğini yapmaya devam ediyorum, devam edeceğim.

2)Son olarak, siyaset yapmamın en önemli nedeni, Türkiye’nin mevcut hakim siyaset kültürünü hakketmediğine dair inancımdır. Bu kültür, sizin yaptığınız gibi, paçadan çekiştirmeci, seviyesi çok aşağılarda, karşı tarafın iş yapmasını engellemek ve karalamak üzerine kurulu bir kültürdür.

Dilerim bu anlayış değişecek ve performansın, başarının yarıştığı, kimsenin kuyusunu kazmaya çalışmadığı, sevgi ve saygının hakim olduğu bir siyaset kültürü bu güzel insanlara layık bir şekilde bu topraklara boy verip büyüyecek, güçlenecektir.
Saygılarımla.
Tunç Soyer

 

 

Yorum