Taşınmaz alım satımı herkes için farklı anlamlar taşır. Kimileri için yatırım aracı olurken kimileri için tüm birikimini ortaya koyduğu ve yıllarca hayalini kurduğu bir evin ya da arsanın sahibi olmaktır. Amaç ne olursa olsun taşınmaz alım ve satımı hukuki açıdan dikkat edilmesi gereken ciddi bir süreçtir. Bu konuda alıcılar, satıcılar ve bu işleme aracılık eden gayrimenkul danışmanları yasalara uygun hareket etmeli ve bir yandan da kendi haklarını korumalıdır. Aksi takdirde taraflar arasında hukuki uyuşmazlıklar ortaya çıkar. Öncelikle söylemek gerekir ki Türkiye’de taşınmaz devri ancak ve ancak tapu müdürlüklerinde gerçekleştirilir. Tapu müdürlüğünde yapılmayan devirler, hukuki anlamda tapu satışı niteliği taşımaz. Her ne kadar noterlere bu konuda yetki verilmesi hakkındaki kanun değişikliği söz konusuysa da henüz yürürlüğe girmiş değildir. Öncelikle alım satıma konu olan taşınmazın mutlaka tapuda kaydı olması gerekir. Bu kayıt il-ilçe-ada-parsel-mevki gibi bilgilerden oluşur. Bu bilgiler alıcıya tapu devri sırasında görevli memur tarafından da söylenir ve satın alınan tapu bilgileri mutlaka teyit edilir. Ancak alıcının bu taşınmazı yerinde görüp görmediği, tam olarak yerini bilip bilmediği tapu memurunun görev ve sorumluluk alanına girmez. Bu sebeple alıcının taşınmazın özellikleri hakkında bilgi sahibi olması menfaatine olacaktır. Taşınmazın arsa olması durumunda, imar durumu da alıcılar için önem taşır. Taşınmazın bulunduğu yerdeki imar müdürlüğünden alınmış imar durumunu gösteren belgenin satıcıdan istenmesi ve doğruluğunun ilgili kurumdan teyit edilmesi taşınmazla ilgili soru işaretlerini giderir. Taşınmazın bir apartman dairesi olması veya site içerisinde bulunması durumunda ise yönetim planı hususuna dikkat etmek gerekir. Taşınmaz sahibinin aidata hangi oranda katılacağı, sitenin sabit giderleri olup olmadığı, site içerisindeki ortak kullanım alanlarının kullanıma dair kurallar gibi tüm konular yönetim planında yer alır. Kanuna aykırı olan hükümlere dava açma hakkı saklı olmak kaydıyla yönetim planı, tapunun devri birlikte alıcı tarafından kabul edilmiş varsayılır. Sıkça karşılaşılan diğer bir konu ise taşınmaz üzerinde haciz olması durumudur. Esasen taşınmaz üzerinde haciz olması, taşınmazı satın almaya engel değildir. Ancak alıcı, haciz kaydı bulunan taşınmazı satın aldığında haczi de kabul etmiş sayılır. Bu durumda haczin sebebini, borcun güncel bakiyesini, alacaklının kim olduğunu ayrıntılı öğrenmeden taşınmazı devralmak sonradan hak kaybına yol açabilir. Unutulmamalıdır ki taşınmazlara ilişkin davaların büyük çoğunluğu birbirini tanıyan veya güvene dayalı ticari ilişki kuran ve bu sebeple hukuki sürece gerekli önemi göstermeyen kişiler arasında görülür. Hukuki uyuşmazlıkların doğmasını beklemeden, hukuki sürece gerekli özeni göstermek ve profesyonel destek almak kişilerin menfaatlerini korur. Bu yazımızın da yapacağınız işlemlerde sizlere faydalı olmasını dilerim.