Donald Trump'ın çelik ve alüminyum ithalatlarına yönelik gümrük vergisini %25'e çıkarma kararı, sadece ABD'nin ticaret politikasında değil, küresel ticarette de önemli bir stres tırmanışını temsil ediyor. Bu politika, Amerikan ulusal sanayilerini güçlendirmeyi amaçlasa da etkinliği, ekonomik sonuçları ve uluslararası ilişkiler üzerinde oluşturacağı gerginlik soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Her şeyden önce belirtelim ki çelik ve Alüminyum rast gele seçilmiş ürünler değil. Otomobilden, küçük ev aletlerine ve savunma sanayilerine kadar bütün sanayi üretimlerinin temel hammaddleri bunlar olduğu için küresel düzeyde etkilerinin olacağı da muhakkak. Trump, çelik ve alüminyum üzerine ilk gümrük vergilerini 2018'de, Soğuk Savaş döneminden kalma ulusal güvenlik yasasını kullanarak getirmiştir. Burada amacı yabancı tedarikçilere olan bağımlılığı azaltarak ABD üretimini daha rekabetçi hale getirmek olarak belirtilmiştir. Bu vergiler önce ayrımsız bütün ülkelere uygulanmış, ancak daha sonra Kanada, Meksika ve Avustralya gibi müttefik ülkelere muafiyetler ve kota anlaşmaları sağlanmıştır. Joe Biden yönetimi altında, bu politikalar AB, İngiltere ve Japonya gibi ülkelere yönelik gümrüksüz kotalar gibi değişiklikler görmüş, bu da ticaret ilişkilerine daha diplomatik bir yaklaşımı temsil etmiştir. Ancak, Trump'ın 2025'te tüm muafiyetleri kaldırarak sert bir politikaya geri dönmesi, agresif bir korumacılığa dönüş anlamını da akla getiriyor. Tek tip %25 gümrük vergisi politikasının basitleştirilmesi, Trump tarafından yine 2018 başında olduğu gibi tüm ülkeler için net bir durum olarak tanımlanan bu tarifelerin zamanla esnetilmesi ve Avustralya gibi bazı müttefikler istisna tutulacak gibi görünse de, olayın, uluslararası ticaret uyumunu bozacak potansiyele sahip olduğu ortadadır. Trump’ın açıklamaları sonrası da Borsalar hemen tepki göstermiştir. ABD çelik ve alüminyum şirketlerinin hisseleri yükselirken, özellikle Çin'deki rakiplerin hisseleri düşmüş, bu da yerli üreticiler için kısa vadede olumlu bir gelişme olarak görülmüştür. Ancak açıklanan göstergeler bu iyimser havanın çok da temelli olduğuna işaret etmiyor. Örneğin daha önce uygulanan tarifelerin çelik endüstrisinde önemli bir büyümeye neden olmadığını ve aslında, 2024'teki üretim seviyelerinin 2017'den daha düşük olduğunu görmek mümkün. Benzer şekilde, alüminyum sektöründe de, yaşanan düşüşlerin ithalat rekabetinden değil, büyük ölçüde artan işçilik ve enerji maliyetleri olduğunu söylemek mümkün. Sektörel büyümlerin yanı sıra bu gümrük vergileri birkaç ekonomik riski de beraberinde getiriyor. Sanayide ham madde maliyetlerini artırarak, bu vergiler çelik ve alüminyum kullanan malların fiyatlarını yükselteceği söylenebilir. Bu da enflasyonu tetikleyebilir. Kanada gibi ülkeler zaten memnuniyetsizliklerini belirterek, olası misilleme önlemlerine başvuracaklarını da açıkladılar. Bu tür karşılıklı uygulamalar da, çelik ve alüminyumun ötesinde daha geniş ticaret savaşlarına dönüşebilir. Bu tarifelerin ayrımcılık yapmaması, uzun süredir müttefik olan ülkelerle ilişkileri zorlayabilir. Örneğin, Kanada, genellikle hidroelektrik avantajları nedeniyle daha düşük maliyetli alüminyum ABD’ye sunmaktadır. Daha pahalı alüminyum veya alüminyum ithalatındaki kesinti ise Amerika’daki tedarik zincirlerini bozabilir. Trump'ın ABD mallarına vergi koyan ülkelere karşı karşılıklı tarifeler uygulama niyeti, agresif bir müzakere stratejisine dayalı olduğunu söylemek mümkün. Ancak, bu yaklaşım dikkatli dengelenmezse ABD’nin uluslarası siyasi ve ekonomik izolasyonuna da yol açabilir. Bu tür uygulamalar kısa vadede yerel üreticilere rahatlama sağlayabilirken, uzun vadede tüketici fiyatları, uluslararası ticaret anlaşmazlıkları ve ittifak gerilimleri gibi karmaşık etkileri olabiliyor. Bu sektörlerde kendi kendine yeterliliğin sağlanması konusunda ise uluslararası ticaret tarihi incelendiğinde çok da tutarlı bir görüş olarak görülmüyor. ABD dış ticarette uygulayacağı korumacılıkla küresel ticaret işbirliği arasında bir denge bulmaz ise, geçmiş ticaret savaşlarının da gösterdiği gibi küresel bir daralma ve topluca fakirleşme dönemine girilmesi olası görünüyor.