İmar planları ve vatandaşların bire bir muhatabı olan imar müdürleri çalışanlarının tavır ve davranışları, sadece Seferihisar’ın değil, gelişmekte olan tüm ilçe ve beldelerin önemli sorunudur. ‘Bugün git, yarın gel’ mantığı en çok bu kurumda kendini gösterir.Bizzat ben de yaşamıştım. Yasal bir müracaatıma; ”Mustafa Bey, önümüzde üç-dört aydır bekleyen dosyalar var! Siz dilekçenizi vereli bir ay bile olmamış. Biraz bekleyeceksiniz” demişlerdi.Ne kadar üzücü değil mi?Hem belediyenin kasasına para yatıracaksın hem de orada çalışan memurun afra tafrasına muhatap olacaksın…Neyse ki şikayetler çoğalınca belediye yöneticileri biraz gecikmeli de olsa harekete geçti ve müdürlüğe taze kan buldular.Yeni Müdür Erkan Demir ile 15 dakika kadar sohbet etme fırsatım oldu. Erkan Bey inşaat mühendisi, aynı zamanda işletme mühendisliğini bitirmiş…Biri kız iki çocuğu var ve her iki çocuğu da müzik öğretmeni.Görev anlayışıyla ilgili düşüncesi şöyle; ”Sokak hoşgörüsü, yerel hoşgörü, bütünsel dayanışma ve sevgi ile çözülemeyecek hiçbir problem yoktur. Yapılaşmada imar kanunu yönetmeliklere uygun sınırları zorlamadan proje yapma ve denetleme, bütün teknik insanların vicdanı sorumluluğudur. Seferihisar’ı yarınlara ve geleceğe vizyonu olan alan olarak bırakmak sorumluluğumuz var. Bu çerçevede, bu şehri, yarınlardaki gençlik ve yeni doğacak çocuklarımıza sağlıklı bir şekilde bırakmak görevimiz olacaktır…”İşlerinin yoğunluğu nedeniyle ancak 15 dakika görüşme imkanı bulabildiğim yeni imar müdürü Erkan Demir hakkındaki kanaatim, duygusal bir kişiliğe sahip olduğu yönünde…Ancak, duygusal olduğu kadar da işine düşkün ve disiplin sahibi… Bu konudaki düşüncelerimi açıkça söyleyince; Müdür Demir şu cevabı verdi; ” Kolay kolay kimsenin kalbini kırmak istemem. Prensibim, üstlendiğim görevin bir üstünü yapmaktır. Seferihisar’ın küllenmiş tüm planlarını çözüp yatırımcıların önünü açmak yegane hedefimiz olacak. Tunç Soyer gibi değerli bir ismin büyükşehir belediye başkanı olması da Seferihisar için büyük şans…”APARTMAN KÜLTÜRÜ OLMAYAN TOPLUMÖnceki gün ofisimde 6-7 misafirimiz ile sohbet ederken birisi derdini açtı,” Mustafa Bey, ne olur bana küçük, bir odalı da olsa müstakil bir ev bul! Daireye taşınalı iki yıl oldu, ancak üst katta oturan ailenin ses ve debelenmeleri nedeniyle geceleri uyuyamıyoruz. Bu durum, günler, hatta haftalar boyunca sürüyor. Polise gidip derdimi aktardım, cezasının çok az olduğunu söylediler. Neredeyse katil olacağım! Ne olur küçük, müstakil bir ev bulup beni bu dertten kurtarın...”Misafirimizin bu serzenişinden sonra ofisteki diğer konuklarımızdan da benzer şikayetleri duyunca ben de kendi mekanımda derdimi dökmeye başladım, ”Arkadaşlar sizinki ne ki!.. Bizim binada da bir aile var, ömürleri boyunca apartman dairesinde oturmamışlar.Kendileri köy kökenli oldukları için ilçe merkezindeki apartman dairesini köy evi sanıyor, adeta üst katta debeleniyorlar. Ayrıca insanlıktan yoksun olduklarından olacak ki saatin gece kaç olduklarından bile farkında değiller.Bu konudaki sıkıntı sadece sizin, benim değil…Seferihisar’da yüksek katlı binalarda hemen hemen aynı sorun yaşanıyor. Çünkü apartman kültürü apayrı bir olgu, apayrı bir yaşam tarzını gerektiriyor. Polisin de yapabileceği bir şey yok.Onlar da gürültü şikayeti üzerine, Kabahatler Kanunu gereğince ve kaymakamlık oluru ile sadece bin lira civarında para cezası kesebiliyorlar. Konuyla ilgili yeni yaptırımlar gerektiğine inanıyorum.