Bu küçük kafaların içindeki küçük beyinler oldukça bu gemi otuz mil açılamaz!!
Seferihisar son on yıllar da görmediği, yaşamadığı birlik ve beraberliği yaşıyor veya yaşamayı hedefliyor.
Başta Kaymakam Şakir Erden ve Belediye Başkanı Tunç Soyer olmak üzere AK Parti ilçe başkanı ve yönetimi, belediye meclisi üyeleri ve ilçeye hizmet veren diğer amir ve memurlar bu duygular içinde…
Bu birlik ve beraberliği bozmak isteyenler yok mu? Kesinlikle var!
Peki, kim bunlar?
Seferihisar belediyesinin idari kademesinde üç bayan bir erkek. Seferihisar‘ın suyunu içmeyen, havasını koklamayan, Seferihisar halkının yapısını, samimiyetini bilmeyen…
Yani tek elin beş parmağını geçmeyecek kadar azlar ama bu birkaç küçük beyinli, kendilerini atanmış değil de seçilmiş kabul ediyor.
Önceki gün AK Parti İlçe başkanı Sayın Ümit Cingöz ile bir röportaj yaptık. (Birkaç güne yayına koyacağız) Röportajda bizleri öylesine duygulandırdı ki…
İktidar partisinin ilçe başkanı, dışarıdan bakıldığında ilçede yapılacak hizmetlere genelde muhalif olarak görünür. Çünkü geride kalan yıllarda Seferihisar’da böyle bir gelenek vardı. Ancak AK Parti ilçe başkanı ve yönetimi hiç de böyle değil…
İlçe Başkanı Ümit Cingöz’ün şu cümlesi beni çok duygulandırdı. “Mustafa Bey, biz Seferihisar’a ne hizmet yapılacaksa ve iktidar partisi olarak bize bir iş düşüyorsa her zaman destek vereceğiz. Başkan Tunç Soyer, Seferihisar’a yapılacak bir hizmet için ‘Ankara’ya gidelim’ derse, ben her zaman bu öneriye de açığım. Önemli olan Seferihisar’a bir şeyler yapalım…”
Geçtiğimiz hafta Seferihisar Belediyesi’nde ana muhalefet görevini yürüten DP’nin Grup Başkanı Osman Kocaman ile bir yemekte iki kişi beraber olduk. Osman Kocaman da aynı duygular içinde… “Biz belediye meclisinde Seferihisar’ın geleceğine dönük ne kararı olursa olsun, yapıcı faaliyetlerin hepsine olumlu oy kullanacağız” diyor.
Seferihisar’ın tepe noktalardaki siyasi konjektör tamamen yapıcı. Bu yapıcı rüzgârı biraz daha hızlandırmak sanırım biraz da Başkan Tunç Soyer’in inisiyatifinde…
Ancak Seferihisar Belediyesi’nin üst noktalarında birer masa sahibi olmuş öyle insanlar var ki…
Kendilerini Tunç Soyer’in de üzerinde görüp insanlara tepeden bakıyorlar. Hani, “mahkeme duvarı gibi…” diye bir deyim vardır. Sanki o söz bunlar için söylenmiş.
İşin ilginç yanı, bu kişiler belediyenin alt kadrosuna veya vatandaşa karşı davranışlarıyla Başkan Soyer’i alabildiğince yıpratıyorlar.
Bu konuyu bir kenara bırakıp bir olayı aktarayım.
Önceki akşam saat 22.30 sıralarında üç otobüs dolusu çocuk ve gencimizin Anıtkabir ziyaretine gitmeleri, bana bir anda geçtiğimiz yıl yaşadığım bir olayı anımsattı.
Avustralya’nın başkenti Kanberra’ya yaptığımız gezide devlet müzesini gezmiştik. Müzenin önünde kıtanın çeşitli eyaletlerinden onlarca otobüsle yüzlerce öğrenci gelmişti. Her on öğrencinin başında da birer öğretmen vardı..
Avustralya devletinin hazırlattığı slayt gösterilerinde, tarihte hangi ülkelerle savaşıldığı, savaş hali ve sonucu slayt gösterileriyle anlatılıyor ve öğrenciler sözlü sınava tabi tutuluyordu. Dönüşte kaleme aldığım yazı dizimde konuyu anlatıp, “İşte bir ülkenin milliyetçi gençliği böyle yetiştiriliyor” demiştim.
Üç otobüsle Anıtkabir ziyaretine giden çocuklarımızın fotoğraflarını çekip eve dönerken Avustralya’da gördüklerimin etkisi altındaydım. Haberi yazmak için bilgisayarın başına geçmeden önce bildiğim dört beş telefonu arayıp Anıtkabir’e kaç çocuğun gittiğini öğrenmek istedim. Ama nafile…
İçlerinde bırakın çocuklarımızın Ankara’ya kaç kişi gittiğini, bu geziden haberi olmayanlar bile vardı.
Peki, öğrenemediğimiz sadece bu mu? Tabii ki değil. Bir etkinlik yapılacağı zaman ya bir saat önce ya etkinlik başladığında veya etkinlikle ilgisi olmayan dışarıdaki bir kişiden duyuyoruz. İlçemize bir bakan veya vali gibi konuk geldiğinde de aynı tabloya tanık oluyoruz.
Peki, bu etkinliği düzenleyenler veya yapacak olanlar, bunu neden saklar veya haber vermeyi düşünmez? Onlar söyleyemezler ama ben doğrusunu söyleyeyim.
Bir… Karabulut’un tipini sevmezler ve haber yapmasını istemezler. (Karabulut haber başına para alıyor ya!!!:)) Ayrıca bir haberi birilerine söylerken, “Aman Karabulut duymasın” derler.
İki… Oturdukları masalarında kendilerini Tunç Başkan’a yakın görmekle yetinmezler, kendilerini üst sınıftan kabul ederler.
Üç… Seçimlerde, seçmenlerle bire bir çalışma yapmadıkları için Seferihisar halkını hiç tanımazlar.
Bulundukları makama kolay geldikleri için belediye başkanlığı koltuğunun da çok kolay kazanıldığını zannederler.
Yazımı şu cümlelerimle bitiriyorum.
Gemide su delikleri epey kapanmış gibi gözükse de küçücük kafalardaki olumsuz düşünceler oldukça, bu gemi hala otuz mil açılamaz.
Benden söylemesi…