Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonda Seferihisar Belediye Meclisi Üyesi ve Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Ercan mahkemece serbest bırakıldı.ESHOT Encümen Üyeliği görevinde bulunan Ercan, ESHOT’un durak reklamlarında Türk lirası yerine euro üzerinden yapılan ihalelerde imzası olduğu gerekçesiyle seçilmiş diğer iki üye ve yöneticilerle birlikte serbest bırakıldı.Hüseyin Ercan’ın haram kazanç elde etmeyeceğini ve buna da hiç ihtiyacının olmadığını 7’den 70’e tüm Seferihisar halkı bilir. Ama bu yetmiyor tabii ki. Kurumun yaptığı ihalelerin altında imzasının olması, soruşturmaya bulaşmasına neden oldu.Konu yargıda olduğu için herhangi bir yorum yapmak bizlere düşmez ancak benim en çok merak ettiğim konu Türkiye’de yanlışlıkları sadece CHP’li belediyeler mi yapıyor?Dün akşam saat 00.40 sıralarında ilçe başkanınasaygı duyduğum bir siyasi partinin teşkilatlanmadan sorumlu bir yöneticisi aradı. Kin dolu ifadelerini aynen aktarıyorum."Mustafa Bey siz tarafsız gazeteci değil misiniz? Hüseyin Ercan’ı niçin yazmadınız?”Bu cümle beni çok derinden yaraladı.İnsanları yazmak, teşhir etmek kolay! Ama ya iddialar doğru çıkmazsa ya da o imzalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanmazsa yazıları geri almak o kadar kolay olacak mı?Ayrıca, "Neden yazmadın?” diyen arkadaşın partisindeki kişilerin başına da benzer olaylar gelmedi mi? O zaman niye yazmadığımızı sordu mu?Küçük yerlerde gazetecilik yapmanın zor olduğunu bir kenara bıraksak bile benzer bir konuyu yazabilmemiz için suçun mahkeme kararıyla sübuta ermesi gerekmez mi?Hukukta ‘masumiyet karinesi’ diye bir şey vardır. Yani hakkındaki isnat ne olursa olsun, hiç kimse mahkemece hakkında verilmiş ve kesinleşmiş hüküm bulunmadığı sürece masumdur.Bu, o kişinin A, B veya C partisinden olmasına göre değişmez.Kısacası Seferihisar’ın sevilen ismi Hüseyin Ercan için de bu bakış açısı geçerlidir.Yazmayacağız, ‘hakkında verilmiş ve kesinleşmiş yargı kararı olmadıkça herkes masumdur’ dedik ama yine de konunun haber olmasını isteyen Sayın Ö’nün de gönlünü yapmış olduk. İşte yazdık.Ama şu bilinmeli ki, yarınlarda kimin ne olacağı belli olmaz. Dünyada hiç kimse başkalarının başına gelen üzücü bir olaya sevinmesin. Hiç kimse, kimsenin ahını almasın…Halk deyimi ile yarını düşünen sorumluluk sahipleri, geleceğe "Ne oldum değil, ne olacağım” diye baksın.YENİ ASIR YAZARI CESUR KALEM AHMET YAZICIOĞLU’NUN YAZISINI AYNEN YAYINLIYORUM.Cehennem azabı işte budur!Hukukçu değilim. Kimsenin avukatlığına da soyunamam. Sadece gözlemlerim, ilkelerim, inandıklarım vardır.İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu bugüne dek pek çok konuda acımasızca eleştirenlerdenim. Metronun yıllardır bir türlü tamamlanamamasını, körfeze hala tek vapur bile alınamamasını, Balçova Teleferiği’nin yenilenemeyişini, körfezin içler acısı halini, doğru dürüst yol çalışması yapılmaması nedeniyle trafiğin ve otoparksızlığın şehirde yarattığı keşmekeşi, koskoca belediyede ihale sonuçlandırmayı bilen tek insan bile olmayışını ve daha nice sorunu ver yansın ederek yazanlardanım.Ama Büyükşehir’deki bitmek bilmeyen dalga operasyonlarında Başkan Kocaoğlu’nun içinde bulunduğu zor duruma üzülenlerdenim. Cehennem azabı işte budur.Pek çok insan evlerinden toplanarak yaka paça gözaltına alınıyor ve tutuklanıyorsa, onların başı olarak Kocaoğlu’na da kolaysa, “Gel bakalım” deyin bakalım. Hatta özel yetkili savcı, belediyede bunca zamandır soruşturma yapan kadrolu (!) 52 vergi denetmeni, 5 Sayıştay denetçisi, 2 mülkiye müfettişi, 3 bilirkişi heyetinden de hesap sormalıdır. Bunca müfettiş orada birtakım suçlamaların yer aldığı olayları hiç mi görmedi, duymadı?Sözün özü İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kapısına kilit vurun beyler! Büyükşehir’e bağlı tüm belediyeleri de kapatın, olsun bitsin. Hatta Bayındır hariç İzmir ilçe belediyelerinin de icabına bakın.Şaka bir yana Aziz Başkan’a bir kez daha seçim kazandırır bu tacizler.Silah geri tepecektir.mustafa@seferihisar.com