Geçtiğimiz hafta Samos adasına bir gezimiz oldu. Limana yaklaştığımız sırada küçük bir bot içinde bizimle birlikte karaya adım atmaya hazırlanan yaklaşık 30 kişilik göçmen grubunu fark ettik.Bizlere el ediyor, sanki "Denizlerde telef olmadan limana yaklaştık” dercesine bizlerle sevinçlerini paylaşıyorlardı.Gemiden indikten sonra konaklayacağimız Pisagor bölgesine geçtiğimizde bottan yeni inmiş, 20 civarında bir başka göçmen grubu gördük. Yani adanın Türkiye’ye bakan kısmından karaya her gün onlarca mülteci akıyordu. Oradaki insanlar da bunu doğruluyordu.Ertesi gün Samos, yerel ismi ile Vati’de gezerken, can pahasına adaya ulaşan insanları görmek için yeniden limana yöneldik. Saat 14.00 sıralarında karşılaştığımız göçmen sayısı 50 civarındaydı. Yanlarına yaklaştık. Kimi çat pat Türkçe, kimi çat pat İngilizce konuşabiliyordu.Bazısı ellerindeki merhemi yara bere olmuş ayaklarının tabanına sürüyor, bazıları da deniz kenarında deniz suyu ile elbise yıkıyordu. Bizimle konuşurken, "Biz ülkemizde çok mutluyduk ve rahat bir yaşam sürüyorduk. Kimimiz esnaf, kimimiz çiftçiydi. Hain eller bizi birbirimize düşürdü. Bizleri yerimizden yurdumuzdan ettiler. Çok şükür denizlerde kalmadan buraya gelebildik” diyorlardı.Samos adasında görüştüğüm göçmenler “Biz ülkemizde çok mutluyduk ve rahat bir yaşam sürüyorduk. Kimimiz esnaf, kimimiz çiftçiydi. Hain eller bizi birbirimize düşürdü. Bizleri yerimizden yurdumuzdan ettiler. Çok şükür denizlerde kalmadan buraya gelebildik” dediler.Evlerini ve yurtlarını terk etmek zorunda kalarak adeta ölümüne AB ülkelerine geçen insanların ilk işleri yara bere olan bedenlerini ilaçlamak ve deniz suyu ile elbiselerini yıkamak oluyor…Konuştuğumuz insanların çoğunluğu Suriyeli, bir kısmı da Irak’lıydı.İçlerinden orta yaşın üzerindeki bir mülteci, "Abi, bu nasıl Müslümanlık? Adamlar Allahuekber sesleriyle bizleri kesiyorlar. Haftalarca dağlarda yürüdük ve dün temin ettiğimiz bir lastik bot ile ailecek buraya kadar gelebildik. Sonumuzun ne olacağını bilemiyoruz” diye isyan ediyordu.Peki, hepimiz ister istemez birbirimize soruyoruz.Bu insanlar niçin ve hangi amaçla yerlerinden edildi? Bu bölgede petrol dışında paylaşılamayan nedir? Hangi zenginlik insan canından daha değerlidir? Üstelik bu insanların tamamı Müslüman! Hani Müslümanlıkta adam öldürmek yoktu! Niçin Müslüman Müslüman’ı öldürüyor?Belki ne olduğunu sizler de biliyor veya tahmin edebiliyorsunuz ama ne yaptırım gücümüz var ne de konuşabilecek gücümüz..Göçmenler için Seferihisar’da insanlık görevini yapan veya yapmaya çalışan İlçe Emniyet Müdürü ve müdürlük çalışanları ile Seferihisar Belediye Başkanı ve emeği geçen herkese tüm insanlık adına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.