09 Aralık 2024, Pazartesi Yeni Haber
Haber Girişi : 14.10.2024

Nobel Ödülü, Acemoğlu ve Kurumlar

Dünyanın dört bir yanındaki ekonomistlerin her yıl büyük bir ilgiyle beklediği Nobel Ödülü bugün sahibini buldu.

Dünyanın dört bir yanındaki ekonomistlerin her yıl büyük bir ilgiyle beklediği Nobel Ödülü bugün sahibini buldu. Beklentilere uygun olarak, ülkemizin değerli bilim insanı ve halen ABD’de MIT Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren Daron Acemoğlu, uzun yıllar beraber çalıştığı James Robinson ve bir diğer kurumsal iktisatçı Simon Johnson ile birlikte bu prestijli ödülü paylaştı. Nobel Komitesi, ödül gerekçesinde “kurumların nasıl oluştuğu ve refahı nasıl etkilediği” konusundaki çalışmaları vurgulayarak, ödül sahiplerinin “ülkelerin uzun vadeli ekonomik refahını neyin etkilediği konusunda yenilikçi araştırmalar yaptıklarını” belirtti.

Bu üç iktisatçının bilime yaptığı temel katkı, kurumların refah üzerindeki etkilerini açıklamakla kalmayıp, demokrasi ve kapsayıcı kurumların ekonomik kalkınmayı teşvik etmenin önemli bir yolu olduğunu göstermeleridir. Yapılan bu çalışmalar, ekonomik gelişmenin güçlü bir şekilde kurumların niteliğiyle bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır. Peki, bu kurumlar nedir ve ne işe yarar? Kısaca gözden geçirelim.

Neo-klasik varsayımlara dayalı ekonomik büyüme teorilerini eleştiren kurumsal iktisatçılar, iki temel hatalı varsayım yapmaktadır: Birincisi, “kurumların önemli olmadığı” ve ikincisi, “zamanın önemli olmadığı” varsayımıdır. Buna karşılık, Greif, bir toplumun organizasyonunun — ekonomik, hukuki, politik, sosyal ve ahlaki yaptırım kurumları, sosyal yapılar ve bilgi aktarım mekanizmalarıyla birlikte — ekonomik performansını ve büyümesini derin bir şekilde etkilediğini savunur. Geoffrey M. Hodgson ise kurumları, sosyal etkileşimleri yapılandıran ve yerleşik sosyal kurallar sistemi olarak tanımlar. Kurumlar, insan faaliyetlerine biçim ve tutarlılık getirerek, başkalarının davranışlarına yönelik beklentileri stabilize ettikleri için varlıklarını sürdürürler. North’a göre, uzun vadeli büyümenin anahtarı tahsis edici etkinlikten ziyade uyum sağlayıcı etkinliktir. Başarılı politik-ekonomik sistemler, esnek kurumsal yapılar geliştirerek, başarılı evrimin bir parçası olan şoklar ve değişimlerle başa çıkabilmiştir. Kurumların uyum sağlayıcı etkinliği, piyasa entegrasyonunun artan işlem maliyetlerine bağlı olarak daha fazla etkileşim ve piyasa entegrasyonunu karşılayacak şekilde evrimleşme yeteneği olarak kabul edilir.

Kurumların etkili kalkınma politikalarının tasarımındaki önemi, artık hem akademisyenler hem de politika yapıcılar tarafından yaygın bir şekilde kabul edilmektedir. Bu kurumlar, günlük hayatta kullandığımız “kurum” kavramından farklıdır ve iki ana başlık altında incelenir: Formel (resmi) ve informel (gayri resmi) kurumlar. Güvenli mülkiyet hakları, açık siyasi ve ekonomik rekabet, hukukun üstünlüğü, devlet güçlerinin ayrılığı, medya özgürlüğü ve rasyonel, verimli bürokratik kurallar gibi formel kurumsal boyutlar, ekonomik kalkınma ve refahın temel yapı taşları olarak kabul edilmektedir. Aynı şekilde, bireylerin geleneksel ve grup otoritelerine karşı güçlendirilmesi, bireysel özgürlükler ve insan hakları gibi sosyal ve insani kalkınma unsurları da informel kurumlar olarak geniş çapta kabul görmektedir. Kültür, gelenekler ve toplumun diğer normları da bu informel kurumların içinde yer alır.

Tüm bu faktörler, kurumların önemini vurguladığı kadar, bu kurumların değişiminin ne kadar zor olduğunu da göstermektedir. Tarih boyunca, dünya pek çok barışçıl veya şiddet içeren devrime sahne olmuştur. Ülkemizde Cumhuriyet, böylesi bir kurumsal dönüşüm hareketi olarak ortaya çıkmış ve halkın bu tür dönüşümlere verdiği destek de büyük önem taşımıştır. Kurumsal dönüşüm yoluyla, ülke olarak kalkınma ve refah seviyemizi artırmak için daha fazla çaba göstermemiz gerektiği açıktır. Karl Marx’ın dediği gibi, altyapı her zaman üst yapının belirleyici unsuru olmuştur ve kurumlar da toplumsal altyapının temel bileşenleridir.

Yorum